- Görüyor musun, insanların geleceği nasıl ufacık, bilmeden yapılmış bir hareketle değişiyor?
- Böyle giderse bu masa sevgilerinin kutsal yeri olacaktı. Bir yerleri olması kötüydü. Sonra insan kendinin değil, o yerin isteğine uygun yaşamaya başlardı.
- Bereket arada seni düşündükçe içimin ısınması var.
- "Nasıl kolayca söyleyiveriyor bunu. Sevmek! Kelimelere herkes kendine göre bir anlam, bir değer veriyor galiba. Bu değerler aynı olmadıkça iki kişi iki ayrı dil konuşuyorlarmış gibi olmuyor mu?"
- "Benim ona tutunabilmem için onun benden başka bir dayanağı olmamalı."
- - Neden bu kadar kötümsersin? - Sen neden değilsin? Çevrene bakmıyor musun? En mutlu görünenlere bile? Bunlar üç oda, bir mutfak, iki çocuk düşü ile başlıyor. Sonra? Hadi bayanlar, baylar! Bu fırsatı kaçırmayın. Siz de girin, siz de görün. Üç perdelik dram. Birinci kısım: Dağlar dümdüz. İkinci kısım: Ne çok tepe! Üçüncü kısım: Ova batak. Bugünlük bu kadar baylar. İyi geceler. Yarın gene bekleriz.
- Biraz sarsıl bakalım. Acelem yok benim, biliyorsun. Bir gün sana dünyada dayanılacak tek şeyin sevgi olduğunu öğretecem.
- İnsan geçmiş bir olayı kafasından kazıyıp attığını sanıyor. Değil. Tortuya benzer bir kalıntı var.
- Böyle içten yalnız çocuklar gülebilir. Bir de deliler...
- Bunca lüzumsuz eşya vardı da, neden en gereken, bir sigara küllüğü yoktu. Kadınlar da böyleydi. Dünyada gereğinden çok kadın vardı ama, yalnız bir teki yoktu.