- Yanında ,başı omzuna dayalı oturan bu kızı ,konuşmadığı,yüzünü ona uzatmaya kalkışmadığı için sanki daha çok seviyordu.
- Kimsesiz kalsın istiyordu... "Benim ona tutunabilmem için onun benden başka bir dayanağı olmamalı."
- ..."Kötü yazarın yasak bölgesi. Neydi o kaldırıp attığım dünkü kitap! Adam sabah kalkıyor, yüzünü yıkıyor, parkta oturuyor, yemek yiyor, sevgilisiyle dolaşıyor, gecenin bir vakti evine gelip yatıyor. Hiç mi çişi gelmedi? İnanılacak şey değil. Parktayken sıkışmış, gövdesi kalın bir ağaca yanaşmış, kimse geliyor mu diye yanına yöresine baktıktan sonra ağacın dibine işemiştir."
- Doğru, hep başkayız. Ayak bastığımız her yer dünyanın merkezi oluyor. Her şey bizim çevremizde dönüyor...
- Kim bilir, iç sıkıntısı olmasa, belki insanlar işe gitmeyi unuturlardı. 'İş avutur,' derdi babası. O böyle avuntu istemiyordu. Bir örnek yazılar yazmak, bir örnek dersler vermek, bir örnek çekiç sallamaktı onların iş dedikleri. Kornasını ötekilerden başka öttüren bir şoför, çekicini başka ahenkle sallayan bir demirci bile ikinci gün kendi kendini tekrarlıyordu. Yaşamanın amacı alışkanlıktı, rahatlıktı. Çoğunluk çabadan, yenilikten korkuyordu. ne kolaydı onlara uymak!
- Nasıl olur da bir insan, küçük bir evi, bir eşi, iki çocuğu olsun istemez?
- Açılınca uzun boylu bir kadın girdi.Ayakkapları topukluydu. "Yapmalarını kırıp kendi topukları üstüne inse daha bir kadınlaşacak. Bu kadın uzun topuk modasını kısaların çıkardığını bilmiyor mu? Uzunlar ahmak olur, derler. Doğru."
- Dünyada gereğinden çok kadın vardı ama, yalnız bir teki yoktu
- İnsanlarda anlayamadığı bir şey de gazete okumalarıydı. Neden her sabah içlerini karartmak gereğini duyarlardı acaba?
- Aylak olmak dünyanın en güç işiydi