- Bir cümle üstünde saatlerce durmak vardı: Kafasına yürüyenlerden birini seçmenin sorumluluğu vardı. Kelimelerin yetersizliğini öğreniyordu. Bazı günler sigara içtiğini küllüğün doluşundan anlardı.
- -Adınız Güler değil mi? -Ben daha sizinkini bilmiyorum. -Öğreneceksiniz.Bence insanın adı onunla ilgili en az ilgili olan yanıdır. Doğar doğmaz, o bilmeden başkaları veriyor. Ama yapışıp kalıyor ona. Onsuz olamıyor.(Sustu bir sigara yaktı.) Bakın, şimdi adımdan daha önemli bir şey biliyorsunuz:Sigara içtiğimi. İşte bir başkası: Bütün bu "siz"ler, "iz"ler, "uz"lardan sıkılırım ben. Yapmacık, fazlalık gibi gelir bana. İkinci konuşmamda 'sen' diyemeyeceğim biriyle bir daha konuşmam. Ne dersin(iz)? -Galiba sizi anlıyorum. -Yanılıyorsun."Siz" anlanamaz, "sen" anlanır. Bazı kitaplarda "sizi seviyorum"u okuyunca gülerim. Sanki "siz" sevilirmiş! "Sen" sevilir, değil mi? -Seni anlıyorum.(Kızardı.)
- Okuldan suratımda çürükler, tırnak yaralarıyla döndüğüm günler babam, "-Görürsünüz, adam olmayacak bu çocuk," derdi. Konuşmazdım. Sevinirdim. Babam adamsa ben olmayacaktım.
- İnsanları yalan söyledikleri zaman dinlemeyi severim. Olmak istedikleri, olamadıkları "kişi"yi anlatırlar.
- İnsanların kimliği ilk bakışta anlaşılmıyordu. Gözlerinde böyle bir hassa olsun isterdi. O zaman aradığını aldanmadan, ne çabuk bulacaktı!Kim bilir onu kaç kez görmüştü de tanıyamamıştı. Onları anlamak için, doğruluklarından kuşkulanarak konuşmalarını dinlemek, davranışlarını görmek gerekti. Kişi öyleyken bile aldanıyordu. Acaba insanların kimliğinde yanılmayan birisi var mıydı?
- Sustu. Konuşmak gereksizdi. Bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. Biliyordu;anlamazlardı.
- Yoksa her şey ben olmadığım zaman, benim olmadığım yerlerde mi oluyordu?
- Sokakta kendi kendine sesli gülünmeyeceğini bilmeyen yoktu.'' Ne adamlar be,güldüysem güldüm size ne.''
- Bir yerleri olması doğru değildi çünkü insan o yere ait olmaya ona göre yaşamaya başlardı...
- Bütün dünya bana bir yaşama borçlu.