- "Oysa bir kadının duyguları, sçze dökmeden ve bilincine varmadan da her şeyi bilir..."
- "Kim bilir, belki de insanın bunları anlaması için ağrıyan bir kalbe gereksinimi vardır."
- Sözlerimden korkma ; ölmüş bir kadın artık bir şey istemez , sevgi istemez , merhamet ve teselli istemez .. Senden yalnızca şunu istiyorum : Her şeye inanmanı , sana sığınan acım sana ne açıklıyorsa ona inanmanı . Her şeye inan , senden yalnızca bunu istiyorum ; TEK ÇOCUĞUNUN ÖLÜM SAATİNDE İNSAN YALAN SÖYLEMEZ ..!
- Doğumdan bir hafta önce sahip olduğum son bir kaç kronda çamaşırcı kadın tarafından dolabımdan çalındı .. Doğum kliniğine böyle gitmek zorunda kaldım .. Orada , yalnızca çok fakirlerin , dışlanmışların , unutulmuşların sıkıntı içinde sürüklendikleri o yerde , sefalet kırpıntılarının ortasında çocuk , senin çocuğun doğdu .. Ölümcül bir yerdi ; yabancı , yabancı , her şey yabancıydı .. Birbirimize yabancıydık .. Yalnız , birbirimize nefret dolu , orada sırf sefaletten aynı acı yüzünden o boğucu , kloform , kan , çığlık ve inleme ile tıkış tıkış dolu salona itilmiş yatıyorduk .. Yoksulluğun tehammül etmek zorunda olduğu aşağılanmaya , ruhsal ve bedensel utanca dair her şeye orada katlandım .. Kader ortaklığından birlik olmuş fahişeler ve hastalarla bir arada kalmaya , savunmasız insanların çarşaflarını üzerlerinden kinayeli bir gülümsemeyle sıyırıp onları sahte bir bilimsellikle elleyen genç doktorların alaycılığına , hasta bakıcı kadınların aç gözlülüklerine ... Orada insanın utancı bakışlarla lanetlenip , sözlerle kampçılanıyordu .. Üzerinde adının yazılı olduğu levha orada senden geriye kalan tek şey , çünkü o yatakta yatan , ani hareketlerle sarsılan bir parça etten başka bir şey değil ; meraklı insanlarca dokunulan , bakılıp incelenilen bir nesne .. EVLERİNDE ONLARI SEVECENLİKLE BEKLEYEN KOCALARINA ÇOCUKLAR ARMAĞAN EDEN KADINLAR TEK BAŞINA SAVUNMASIZ DENEY MASASINDAYMIŞÇASINA ÇOCUK DOĞURMAK NEDİR BİLMEZLER ..
- Sadece yalnız çocuklar tutkularını olduğu gibi saklayabilirler ; diğerleri hislerini hoş sohbet bir hava içinde gevezelikle heba eder , samimiyetlikler içinde aşındırır , sevgi hakkında çok şey duyarlar , okurlar , onun müşterek bir alın yazısı olduğunu bilirler ..
- İnanıyorum ki , beni ölüm döşeğimden çağırmış olsaydın yine ayağa kalkıp seninle gidebilecek gücü kendimde bulabilirdim ...
- Ben daha mütevazı mutluluklara alışkınım- çoğu zaman akşamları bir kitabım olur, bir arkadaşım , güzel bir mektubum, birazda müziğim. Aslında bunlardır benim mutluluk diyebileceğim şeyler.
- Benim gibi insanları yok edecekler , yaşamak için birazcık hava bile bırakmayacaklar .. Peki nereye kaçmalı ..? Dünya bize kapılarını kapatacak , bense yabancı ve düşman olarak hor görüleceğim bir devletin tutsaklığında yaşamayı istemiyorum ..!
- 1933 yılının , 27 şubat'ı 28 şubat' a bağlayan gecesi Reichstag yangınından kısa bir süre sonra konuştuğu yayıncısına , kitaplarının artık Almanya ' da yayınlanabileceğinden kuşku duyduğunu söyler .. ''Sizin kitaplarınızı kim yasaklayabilir ki ? '' olur aldığı yanıt , ne de olsa Almanya aleyhinde tek bir kelime bile yazmamış , politik sayılabilecek düzeyde hiçbir davranışta bulunmamıştır .. Oysa kitapları yalnızca bir kaç ay sonra , 10 mayıs 1933 tarihinde yakılanlar arasında yer alacaktır ..
- .....''Ama böyle hızla gelen bir ün , böyle boş bir kafayı nasıl sersemletmez ki ? '' diye bağladı sözü ... ''Yirmi bir yaşındaki Banatlı bir köylü çocuğu , birdenbire bir tahta üzerinde birkaç taşı oynatmakla , bütün köyünün odun keserek ve en ağır işleri yaparak bir yılda kazandığından daha fazlasını bir yılda kazanırsa , kendini beğenmişlik hastalığına nasıl kapılmaz ..? İşte o zaman bir Rembrandt , bir Beethoven , bir dante , bir Napoleon hakkında en ufak fikri olmayan birinin , kendini büyük bir insan sanması o kadar kolaydır ki .. Bu çocuk duvarlarla çevrilmiş beyninin içinde yalnızca tek bir şeyi biliyor , aylardır tek bir satranç oyununu kaybetmediğini ; ve dünyamızda satranç ve para dışında başka değerlerde bulunduğundan haberi olmamasında ötürü , kendisinden etkilenmesi için her türlü nedeni var ..''