- Ne var ki, satılık sevinç gösterilerini pis pis bağırıp çağırarak bulaşık suyu gibi muzafferin yüzüne köpürterek fırlatan bu tepinen kalabalığın üstünde hiç sesini çıkarmadan başka bir halk, en üst teraslarda usulca duran taştan bir halk vardı: Yüzlerce ama yüzlerce Yunan Heykeli.
- Seni yalnızca bir defa olsun görmek,yalnızca bir defa sana rastlamak,yalnızca bir defa daha bakışlarımla uzaktan olsun yüzünü kucaklayabilmek,tek arzumdu.
- Gece ve o bakış, Kadın ve doğa, bunlar birdi, bütündü ve içlerinde yitip gitmek çok hoştu.
- "Toplumun içinde olduğum zamanlarda da hayranlığımı ifade ederken yapay bir heyecan sergileyip etkileyici şeyleri abartarak içimin ne kadar hissiz ve kayıtsız olduğunu gizlemek için bir anlamda gösteri yapıyordum." "Karşılaştığım insanlar hep aynılarıydı; yüzlerini de, jestlerini de artık biliyordum." "Bir kez kendini bulmuş olan kişinin bu yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur artık. Ve bir kez kendi içindeki insanı anlamış olan bütün insanları anlar."
- Bize hiçbir şey yapmadılar, bizi tümüyle hiçliğin içine yerleştirdiler, çünkü bilindiği gibi yeryüzünde hiçbir şey insan ruhuna hiçlik kadar baskı yapmaz.
- Ne var ki kaderin tüm beklentilerimi yerine getirmesi ve benim de bunun ötesinde hiçbir şey talep etmeyişim bir alışkanlık haline geldiğinden bu hal giderek yaşamımda bir heyecan eksikliğine ve cansızlaşmaya yol açtı. O dönemde bazı yarı farkındalık anlarından bilincine tam varmadan içimde özlemini çektiğim şey arzulardan ziyade, arzulama arzusuydu; daha güçlü, daha bağımsız, daha tutkulu, daha doyumsuz istek duyma, daha yoğun yaşama, belki de acı çekme ihtiyacıydı. Fazlasıyla aklı başında bir yöntemle varoluşumdan bütün çelişkileri uzaklaştırmıştım ve bu çelişki yokluğu canlılığımı söndürüyordu. İsteklerimin giderek daha da azaldığını ve zayıfladığını, duygularıma bir tür donukluğun yerleştiğini görüyordum; belki de en iyisi şöyle ifade edecek olursam, bir tür ruhsal iktidarsızlık ve yaşamda tutkuyla yer alabilme yetersizliği hissettiğimi söyleyebilirim.
- O an içimdeki bu donuklaşma sürecinin ne kadar ilerlemiş olduğunu birden görüverdim - hiçbir yere tutunmadan, hiçbir yerde köklenmeden, akan suyun üzerinde kayar gibi yaşıyordum ve bu soğuklukta ölü, cesedimsi bir yan olduğunu gayet iyi biliyordum; gerçi henüz çürümenin kötü kokan soluğu hissedilmiyordu, ama umarsız bir donukluk, acımasız, soğuk bir duygusuzluk yerleşmiş, yani bedensel anlamda gerçek ölümün ve çürümenin dışarıdan da görüldüğü aşamanın eşiğine gelmiştim.
- Bugün bu sosyetik insanlarla konuşmak hiç ilgimi çrkmiyordu, bir ayna gibi bana kendimi yansıtmalarından sıkılıyordun, sadece bu gösteriyi , ilerleyen zamanı dolduran o şehvetli heyecanı izlemek istiyordum, çünkü kayıtsız kalan için başkalarının uyarılmışlığı en hoş izlencedir.
- Bir yapıtı oluşturan deha, kesinlikle uzun süre gizli kalmaz. Bir sanatsal yapıt zaman içerisinde unutulabilir, yasaklanabilir ve hatta bütünüyle yok edilebilir. Ancak yaratılmasında var olan cevher, ölümsüz kalmasını sağlamayı her zaman bilmiştir.
- Ve fayton düşler içindeki bedenimi üst tabakanın toplumsal dünyasının içinden ağır ağır geçirirken ben basamak basamak, insana dair olanın içimdeki derinliklerine indim; bu sessiz yolculukta tarifsiz bir yalnızlık içindeydim, üstüme sadece aniden aydınlanan bilincimin parlak meşalesinin ışığı düşüyordu.