- "O an fark ettim :Sendeki aşk bunalımı, seni seven bir kadınla , bir gecelik kendini satan bir kadın arasında hiç ayrım gözetmiyordu.Kişiliğinin bütün belirsizliği, savrukluğu ile kendini , o an yaşadığın ve aldığın tada bakıyordun . "
- "Bir kez daha senin için meçhul bir kadın , hiçbir iz bırakmadan , buhar bulutları arasında uçan bir istek saati oldum . "
- " Ve bir gün birisi senin yanında benim adımı ancak olursa, bu adın senin için de hiçbir anlamı olmayacak . Değil mi ki , senin için yokum , neden sevinerek ölmeyeyim? Değil mi ki , sen benden ayrıldın, ben dünyadan neden ayrılmayayım? "
- Sonunda yalnızdım ve artık asla yalnız olmayacaktım!
- Mirabeau'nun aklındaki şudur; Dinsizin hakkından imansız gelecek, devrimi devrimin aşırılığıyla, anarşisiyle mahvedecektir. Koşulları düzeltmek mümkün değilse, o zaman olabildiğince tezelden, daha da kötüleştirmelidir, tıpkı iyileştirmeyi hızlandırmak için uyarıcı ilaçlarla krizin patlak vermesine çalışan hekimin yaptığı gibi. Halk hareketini geriletmek yerine, onu ele geçirmeli, Millet meclisine tepeden saldırmak yerine, halkı Millet Meclisini defetmesi için gizliden gizliye kışkırtmalı,huzur ve barış umudu beslemek yerine ülkede haksızlığı, huzursuzluğu en üst kızışma noktasına kadar çıkarmalı ve böylece güçlü bir düzen ihtiyacı, eski düzenin dönmesi ihtiyacı yaratmalı, bu arada hiç bir şeyden ürkmemeli, iç savaştan bile ürkmemelidir. Böyle der Mirabeau'nun ahlak dışı, ama siyasi bakımdan ileri görüşlü teklifleri. Sayfa 329
- "İnsan bir resmi doğru çizmek istiyorsa gözünü iyice açmalıdır." Sayfa 280
- Sözcüklerle anlatılamayacak bu durum dört ay sürdü. Eh, dört ay, yazması kolay: Altı üstü birkaç harf! Söylemesi de kolay: Dört ay, iki hece! Çeyrek saat içinde dudaklar böyle bir sesi çabucak uyduruvermiş: Dört ay! Ama boşlukta, zamansızlıkta geçen bir dört ayın ne kadar sürdüğünü hiç kimse ne bir başkasına, ne de kendine anlatamaz, ölçemez, gözünde canlandıramaz; insanın çevresindeki bu hep aynı hiçliğin, bu hep aynı masa, yatak, leğen ve duvar kâğıdının ve hep aynı suskunluğun, insana bakmadan yemeğini içeri iten hep aynı gardiyanın, insanı çıldırtana kadar boşlukta dönüp duran hep aynı düşüncelerin insanı nasıl yiyip bitirdiğini ve yıktığını kimse kimseye anlatamaz.
- "Devrim kavramı bile aslında geniş bir kavramdır; En yüce idealizmden çıplak vahşete, yüce gönüllülükten gaddarlığa, ruhtan bunun zıttı olan kaba güce kadar varan ve kesintisiz olarak birbirine eklenen dilimlerden oluşa gelmiş bir yelpazedir; yanardöner rengini, hep insanlardan ve durumlardan aldığından, durmadan değiştirmektedir." Sayfa 418
- "Fransız Devrim'inde -her devrimde olduğu gibi- açık seçik, iki tür devrimci birbirinden ayrılır; idealizmleriyle devrimci olanlarla garazlarıyla devrimci olanlar; birileri kitleden daha iyi bir yaşam sürmüşlerdir ve kitleyi kitleyi kendi düzeylerine çıkarmak, onun eğitimini, kültürünü, özgürlüğünü, yaşama biçimini daha iyiye götürmek isterler. Ötekiler ise uzun zaman kötü şartlarda yaşamışlardır, durumu daha iyi olanlardan intikam almak isterler, yeni kavuştukları gücün eski güç sahiplerinin zararına tadını çıkarmak isterler. Bu tutum temeli, insanın çelişkili doğasında kurulu olduğundan bütün zamanlar için geçerlidir." Sayfa 418
- "Fransız Devrim'inde önceleri idealizm baskındır; asiller ve burjuvalar olmak üzere memleketin saygın kişilerinden oluşan Millet Meclisi halka yardım etmek, kitleleri kurtarmak ister, fakat kurtarılan kitle, zincirlerinden çözülen şiddet çok geçmeden kurtarıcılarına karşı tavır alır: İkinci dönemde radikal unsurlar, garaz yüzünden devrimci olanlar baskın çıkar; bunlar için iktidar o kadar yeni bir şeydir ki, doya doya tadını çıkarma iştahını bastıramazlar. Bu zihinde küçük ve baskı altından nihayet kurtulmuş insanlar dümenin başına geçtiklerinde, güttükleri hedef de devrimi kendi ölçülerine çekip kendi ruhsal vasatlıklarına indirmek olur." Sayfa 419