- Az önce insanların neşesine neşe kattığım bir partiden geldim; dudaklarımdan nükteler döküldü, herkes güldü ve bana hayran kaldı -fakat ben ayrıldım- bu çizgi dünyanın yörüngesi kadar uzun olmalı ve kendimi vurmak istedim.
- Başıma harika bir şey geldi. Göğün yedi kat yukarılarına çekildim. Tanrılar orda saf saf dizilip oturuyorlardı. ne dilersin dedi merkür, gençlik mi, güzellik mi, güç mü, uzun bir ömür mü, en güzel bakireyi mi, yoksa sandığımızda bulunan öteki nimetlerden birini mi? Sadece bir tanesini seçeceksin ama. bir an şaşırdım kaldım. sonra Tanrilara şu şekilde hitap ettim: "çok saygıdeger çağdaşlar, dilegim tek şudur ki, kahkaha hep benden yana olsun." Tanrılardan hiçbiri tek kelime etmedi; hepsi gülmeye başladı. Bundan dileğimin kabul edildiği sonucuna vardım ve tanrıların kendilerini nasil zevkli bir şekilde ifade ettiklerini keşfettim: zira ciddi bir tavırla dileğin kabul oldu demek onlara yakışmazdı.
- Can sıkınıtısı bütün kötülüklerin anasıdır
- ?Hayatım bir çıkmaza girdi, var oluştan iğreniyorum; tatsız tuzsuz, anlamsız bir şey. Pierrot?dan daha aç olsaydım, insanların sunacakları açıklamaları yemeye yeltenmezdim.. İnsan, parmağını toprağa batırıp kokusundan hangi diyarlarda olduğunu anlar -bu, hiçbir şey kokmuyor. Neredeyim ben? Dünya denen bu şey nedir? Bu kelimenin anlamı nedir? Beni bunun içine kim çekti de şimdi bırakıp gidiyor? Ben kimim? Dünyaya nasıl geldim? Bana neden sorulmadı? Neden yolu yordamı öğretilmeden sanki bir ?ruh satıcısı?ndan alınmış gibi bir kenara itildim? Gerçeklik dedikleri bu büyük müesseseye ilgim nasıl doğdu? Neden ona ilgim olsun ki? Bu içten gelecek bir ilgi değil mi? Eğer bu işte zorla yer alacaksam yönetici kim? Ona bir şey söylemek isterim. Yönetici yok mu? Şikâyetimi kime bildireceğim? Var oluş hiç kuşkusuz bir müzakere? Görüşümün dikkate alınmasını rica edebilir miyim? Eğer insan dünyayı olduğu gibi kabul etmek zorundaysa o zaman onun ne olduğunu öğrenmemek daha iyi olmaz mıydı? (?) Herkesin sormasına izin veriyorum ve herkese soruyorum kendimi; bir kızı mutsuz etmekle kârım ne oldu? Suçluluk? Bu ne demektir? Büyücülük mü? Bir insanın nasıl suçlu olacağı belli değil midir??
- "Bir objenin obje olabilmesi icin oteki`ye ihtiyac vardir.fakat bu(oteki) goz degildir;goz birlestirici etmendir."
- Herkesin maskesini çıkarıp atmak zorunda kalacağı bir gece yarısı vaktinin geleceğini bilmiyor musun? Hayatın her zaman kendisiyle alay ettireceğini mi sanıyorsun? Bundan kaçmak için gece yarısından biraz önce sıvışabileceğini mi zannediyorsun? Yoksa ondan dehşete kapılmıyor musun? Gerçek hayatta insanlar gördüm, öylesine uzun zamandır başkalarını kandırmışlar ki, en sonunda gerçek mizaçları ortaya çıkmaz olmuş; saklambaç oynayan insanlar gördüm, o kadar uzun zaman oynamışlar ki en sonunda delirip o ana kadar gururla sakladıkları gizli düşüncelerini iğrenç bir şekilde başkalarının gözünün içine sokmuşlardı. peki, sonunda mizacının bir çokluğa dönüşmesinden, açıkçası çok sayıda olmaktan, o mutsuz şeytaniler gibi bir lejyon oluşturmaktan ve bu şekilde bir insanda bulunan en içteki, en kutsal şeyi, kişiliğin birleştirici gücünü kaybetmiş olmaktan daha korkutucu birşey düşünebiliyor musun? Doğrusu ciddi olduğu kadar dehşet verici olan o şeyle dalga geçmemelisin"
- ''İki insan aşık olup da birbirleri için yaratıldıklarını düşünmeye başladıklarında, ayrılma cesaretini gösterme vakti gelmiştir; çünkü devam ederlerse her şeyi kaybedip hiçbir şey kazanamayacaklardır. paradoks gibi gelebilir, duygu açısından öyle; fakat anlayış açısından öyle değil. bu alanda insanların kendi ruh hallerinden yararlanması özellikle gereklidir; bu ruh hallerinin yardımıyla insan bitip tükenmeyen çeşitte kombinasyonların farkına varabilir.''
- Mahcubiyeti kullanmak güç bir sanat, lakin bir insan onun yardımıyla çok şey de kazanıyor...
- Aşk hakkındaki şahsi görüşüm, her aşk ilişkisinin en fazla altı ay süreceği ve en uç noktaya kadar tadı bir çıkarıldı mı o ilişkinin sona ermeye mahkum olduğudur...
- ''İstediğimiz şey, öteki parçamızın istemediği şeydir..!''