- ...ömrüm bir oduna benziyor, ocaktan düşen bir oduna: öteki odunların ateşinde kavrulmuş, kömürleşmiş, ama ne yanmış, ne olduğu gibi kalmış bir oduna benziyor. Fakat diğerlerinin dumanından, soluğundan boğulmuş.
- Gökyüzü masmavi, bahçe yeşil ve tepe üzerinde çiçekler açmış. Hafif bir esinti çiçek kokularını buralara kadar getiriyor. Fakat ne fayda! Ben artık hiçbir şeyden zevk alamıyorum. Bütün bunlar, şairler, çocuklar ve hayatlarının sonuna kadar çocuk kalan kimseler için güzel.
- -Demek istiyorum ki ben hep düşündüm. Acaba iki dakika da olsa, iki kişi yan yana gelip bütün duygularını ve düşüncelerini açık açık söyleyemezler mi?
-Sanırım maskenin altından daha rahat söylenebilir doğrular. - Ben sudan vazgeçemem; ben suya bayılırım. Yüzdüğüm vakit sanki bütün kuşlar, bütün doğa konuşuyor benimle. Her gün denizin karşısında olmak isterdim. Sular benimle konuşuyor, çağırıyor, kendine çekiyor beni. Belki de balık olmalıydım.
- Cennet ve cehennem kişilerin içindedir diyenler haklıdır. Kimileri dünyaya mutlu olarak gelir, kimileri de mutsuz.
- Ne düşünüyorsam hiçbir şey beni hayata bağlamıyor; hiçbir şey ve hiçbir kimse...
- Ne kadar düşünüyorsam, bu hayatı sürdürmek boşuna! Ben toplumun bir mikrobu olmuşum, zarar veren bir varlık. Başkalarının sırtına yük. Bazen deliliğim başlıyor. Uzağa, çok uzağa, kendimi unutacağım bir yere gitmek, unutulmak, kaybolmak, yok olmak istiyorum. Kendimden kaçıp, çok uzaklara, mesela Sibirya'ya gitmek, ahşap evlerde, çam ağaçlarının altında, gri gök ve karın, lapa lapa yağan karın altında, gidip kendi hayatıma yeniden başlamak istiyorum. Ya da mesela Hindistan'a gitmek, parlak güneşin altında, göğe başlarını uzatmış ormanların altında, acayip insanlar arasında, kimsenin beni tanımadığı, kimsenin dilimi bilmediği, her şeyi kendimde hissedeceğim bir yere gitmek istiyorum. Ne var ki bu iş için yaratılmadığımı görüyorum. Hayır, ben tembelin biriyim. Yanlışlıkla dünyaya gelmişim. Bütün planlarıma göz yumdum. Aşktan, şevkten, her şeyden kenara çekildim. Artık ölüler sınıfından sayılıyorum.
- Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkla yiyen, kemiren yaralar.
- O günden sonra, içtiğim şarap ve afyon miktarını çoğalttım ama ne yazık ki, ümitsizliğe karşı bu devalar, ne zihnimi uyuşturdu ne derdimi unutturdu bana. Gün gün, saat saat, dakika dakika onun düşüncesi, onun endamı, onun yüzü, öncekinden daha net canlandı gözümün önünde.
- Dünya ıssız, yaslı bir ev gibi görünüyordu gözüme ve ben bağrımda bir acı duyuyordum.