- Hayır, hiç kimse intihar kararına varmaz. İntihar bazılarında birlikte bulunur. Onların yaradılışında mevcuttur ve onun elinden kaçamazlar. İşte bu alın yazısının hakimiyet gücü vardır. İnsana hükmeder. Fakat aynı zamanda bu, benim. Kendi kaderimi kendim yarattım. Şimdi artık elinden kaçamam, kendimden kaçamam.
- Bir varmış bir yokmuş. Allah'tan başka hiç kimse yokmuş.
- Bütün bunlardan maksadı kendisini aklamaktı sanki. Bu kişi acaba hayattan bezmiş, yorgun bir eşraf çocuğu muydu yoksa garip bir hastalığı mı vardı? Her halükarda sıradan insanlar gibi düşünmüyordu.
- Nedendir bilmem, bazıları daha ilk karşılaşmada, halk tabiriyle, can ciğer kuzu sarması olurlar. Birbirlerini hiçbir zaman unutmamak için bir kere tanışmaları yeter. Bunun bir de tersi var. Bazıları da birkaç defa tanıştırılmalarına, yollarının hayatta birçok kez kesişmesine rağmen daima kaçarlar birbirlerinden. Aralarında kaynaşma olmaz. Sokakta rastlaşsalar birbirlerini görmezden gelirler. Ne dostturlar, ne düşman. Şimdi bu özelliğe sempati ve antipatİ diyorlar. Kişilerdeki manyetik çekimin ve haleti ruhiyenin etkisidir diyorlar. Enkarnasyona inananlar daha da ileri giderek bu kişilerin önceki hayatlarında birbirlerine dost ya da düşman olduklarını, bu yüzden birbirlerine yaklaştıklarını ya
da düşman kesildiklerini iddia ediyorlar. Ancak bu varsayımların hiçbiri bu bilmeceyi kolay kolay çözeceğe benzemiyor. Bu ani cazibenin ne ruhsal hasletlerle bir ilgisi var ne cismani meziyetlerle. - Nedendir bilmem, bazıları daha ilk karşılaşmada, halk tabiriyle, can ciğer kuzu sarması olurlar. Birbirlerini hiçbir zaman unutmamak için bir kere tanışmaları yeter. Bunun bir de tersi var. Bazıları da birkaç defa tanıştırılmalarına, yollarının hayatta birçok kez kesişmesine rağmen daima kaçarlar birbirlerinden. Aralarında kaynaşma olmaz. Sokakta rastlaşsalar birbirlerini görmezden gelirler. Ne dostturlar, ne düşman. Şimdi bu özelliğe sempati ve antipatİ diyorlar. Kişilerdeki manyetik çekimin ve haleti ruhiyenin etkisidir diyorlar. Enkarnasyona inananlar daha da ileri giderek bu kişilerin önceki hayatlarında birbirlerine dost ya da düşman olduklarını, bu yüzden birbirlerine yaklaştıklarını ya da düşman kesildiklerini iddia ediyorlar. Ancak bu varsayımların hiçbiri bu bilmeceyi kolay kolay çözeceğe benzemiyor. Bu ani cazibenin ne ruhsal hasletlerle bir ilgisi var ne cismani meziyetlerle.
- Çünkü bugün insanoğlu kendini beğenmişliğiyle doğaya inanmaz olmuştur. Yaptığı keşif ve buluşlarla kendisini akl-ı küll sanıyor ve doğanın tüm sırlarını çözdüğünü iddia ediyor. Ama aslında en küçük şeyin mahiyetini bile anlamakta aciz kalıyor. Mağrur insan kendi bilgilerini belge sayıyor ve doğa olaylarının kendi formüllerine göre gerçekleşmesini istiyor.
- Sıradan insanlar için geçerli olan bütün keyifler, başkalarına hayallerin ötesinde dünyalar yaratan biri için söz konusu olamazdı. Başkalarının keyiflerinin artıkları arasında kendisi için mevhum zevkler aramaya çalışan biriydi o.
- Aydınlık bütün canlıları uyanık ve dikkatli tutar. Karanlıkta ve loş ortamda her yaşam, sıradan her şey gizemli bir havaya bürünür, kaybolan tüm korkular uyanır. Karanlıkta insan uyur, ama işitir. Şahsı uyanıktır ve gerçek hayat o zaman başlar. İnsan yaşamın adi ihtiyaçlarına karşı müstağni kalır, manevi alemleri kateder, farkına varamadığı şeyleri hatırlar.
- Böyle durumlarda herkes, güçlü bir alışkanlığa, bir tutkuya sığınır: Ayyaş içer, edebiyatçı yazar, yontucu taşı yontar, acısını dindirmek için her biri, en kuvvetli içgüdüsünden medet umar ve gerçek sanatçı, kendi bağlarından şaheserler yaratır. Ama ben, ki zevksiz ve biçare biriyim, ben ne yapabilirim?
- Ve şimdi yazmaya karar vermişsem, bunun tek nedeni, kendimi gölgeme tanıtmak isteğidir. Duvardan doğru eğilmiş, yazdıklarımı oburca yutmak, yok etmek isteyen gölgeme. İşte onun için denemek istiyorum: Birbirimizi ola ki daha iyi tanırız. Uzun zamandır başkalarıyla bütün bağlarımı koparmışım, kendimi daha iyi tanımak istiyorum.
Ne boş düşünce!