- Kendi kendime derdim ki hep: Bir gün toplumdan kaçacağım; bir köyde, gözden ırak bir yerde kendi köşeme çekilip yaşayacağım. Ama inziva hayatını şöhret için istemiyordum. Kendimi birinin düşüncesine mahkum etmek, birinin taklitçisi olmak değildi istediğim. Nihayet zevkime göre bir oda yapmaya karar verdim. Sadece kendimin bulunacağı, düşüncelerimin dağılmayacağı bir yer.
- Gazete, otomobil, demiryolu bu yüzyılın belaları. Hele hele otomobil. Klaksonuyla, tozu toprağıyla, şoför muavininin haleti ruhiyesiyle en uzak köylere bile giriyor. Yeni yeni düşüncelerin, saçma sapan zevklerin, ahmakça taklitlerin girmediği yer yok.
- Biraz düzelince çekip gitmeye karar verdim. Gideyim, kaybolayım dedim, öleceğini anlayan uyuz bir köpek gibi, öleceğine yakın bir yerlere saklanan kuşlar gibi.
- Dondu o anda düşüncelerim; içimde acayip bir hayat oluşuyordu. Varlığım çevremdeki bütün varlıklarla, etrafımda kımıldaşan bütün gölgelerle bir bağlantı kurumuştu.Ta derinden, çözülmez bir biçimde dünya ile birleşmiş, varlıkların ve tabiatın ahengine katılmıştım. Benimle tabiatın bütün unsurları arasında, görülmez tellerle, bir ıstırap akımı başlamıştı. Hiçbir fikir ve hayal, bana gayritabii gelmiyordu..
- Hayat denen şeyden el çektim, bıraktım, pekala, gitsin elimden! Ben gidince de, adam sen de, kim isterse okusun benim bu kağıt parçalarını. Ne gelecek umurumda, ne onlar. Yazıyorsam, yazmak ihtiyacı beni zorluyor da ondan. Mecburum, düşüncelerimi hayali bir varlığa, gölgeme bildirmek baskısını çok, pek çok hissediyorum.
- Bana öyle geliyordu ki, ben şimdiye kadar kendimi tanımamıştım. Şimdiye kadar tasarladığım haliyle dünya, değerini yitiriyor, geçersizleşiyordu; gecenindi söz;dünyanın yerine gecenin karanlığı hüküm sürüyordu. (bana öğretmemişlerdi geceye bakmayı, geceyi sevmeyi).
- Birbirine ters düşen öyle çok gördüm, birbiriyle çelişen öyle çok şey duydum ki!O görmeler yüzünden gözlerim , eşyanın yüzeyinde ,ruhu özü örten o ince ve sert kabukta aşındı.Artık hiçbir şeye inanmıyorum, hatta şimdi eşyanın ağırlığından, sabitliğinden, açık seçik gerçeklerden şüphe ediyorum.Avludaki taş havana parmağımla vursam ve sorsam sabit misin, muhkem misin?-Evet ! diye cevap verse bilmem inanır mıyım!
- Başkalarından ayrılmış, bağımsız bir varlık mıyım?Bilmiyorum.Fakat şimdi aynaya baktım, tanıdım kendimi:Hayır o eski "ben" ölmüştür, çürümüş , dağılmıştır ,ama işte aramızda hiçbir set, hiçbir engel yok.Hikayemi anlatmalıyım, ama nerden başlasam?Hayat baştan başa kısadır, hikayedir.Üzüm salkımını sıkmalı , ve şırasını kaşık kaşık, bu ihtiyar gölgenin kurumuş boğazına akıtmalıyım.
- İnsan hayatta edindiği bu deneyimlerle, tekrar dünyaya gelip yaşantısına çekidüzen verebilseydi ne iyi olurdu!
- Ben hep, dünyada susmaktan daha iyi bir şey yoktur, Butimar gibi olan insan daha iyi insandır diye düşünürdüm.