- Bir canlı cenazeydim artık; ne beni diriler dünyasına bağlayan bir şey vardı, ne de ölümdeki unutmadan, huzurdan yararlandığım.
- Başka bir şiir daha anımsadı; daha bir yüksek sesle okudu:
Çıldırdı gönlüm, ey akıllılar, zincir getirin;
Deliye olmaz çare zincir vurmaktan başka. - Yaşayanlar bizim için saz çalsa, gelip burada ölülerin yanında keyif alsalar ne hoş olurdu! Kendileri için de daha iyi olurdu. Çünkü günün birinde bizim gibi olacaklarını hatırlarlar. O zaman daha çok zevk alırlar hayattan.
- Ben çoğu zaman, unutmak, kendimden kaçmak için hatırlıyorum çocukluğumu.
- Ölümün karşısında mezhebin, imanın, itikadın ne kadar gevşek ve çocukça olduğunu hissediyordum.
- Derdin, meşakkatin varlığını, ama hiçbir anlamları olmadığını görüyordum.
- Sağları yargılamak sanki benim elimdeydi!
- Bir tabutta olduğum duygusunu sık sık yaşamışımdır. Geceleri odam küçülüyor, bunaltıyordu beni. Mezarda hissedilen de bu değil miydi? Kim bilir ölümden sonra ne hissedileceğini?
- Kalp durunca duygular düşünceler de kayboluyor mu, yoksa kılcal damarlarda kalan kan sayesinde belli belirsiz bir hayat sürüp gidiyor mu? Ölüm olayı aslında korkunç bir şey ; ya öldüklerini kavrayanların hissettikleri? Yaşlılar vardır, gülümseyerek ölürler, uykuda sağdan sola döner gibi veya sönmesi gibi yağı biten bir lambanın. ama sağlam bir genç, ölüme karşı var gücüyle savaştıktan sonra birdenbire ölürse neler hisseder?
- Uzun zamandır başkalarıyla bütün bağlarımı koparmışım, kendimi daha iyi tanımak istiyorum.