- Kötü bir dünyada iyi bir Müslüman olarak kalınabilir mi? Bu soruyu şöyle de sormak mümkündür: İyi bir Müslüman kötü bir dünyanın şartlarını sineye çekerek yaşıyorsa hala iyi bir Müslüman olarak yaşamakta olduğunu savunabilir mi ? Böyle bir soruyu sorarken akla gelebilecek şu ihtimali gözden kaçırıyor değilim: İslam'ın vahyedilmeye başlandığı ilk yıllarda, Müslümanlar kötü bir dünyanın en kötü şartları altında en iyi Müslümanlar olarak kalabilmişlerdir.
- Mevcut İslam-dışı hayatı, ister istemez bir veri olarak kabul ediyoruz. Bir yandan İslam dışı hayatın bizlere sunduğu bir takım nefsani hevesleri hayatımızın vazgeçilmez unsurları haline getirmişken, bir yandan da yabancı unsurları hayatımızdan kovmak bize zor görünmektedir. Dahası var: Mevcut hayat şartları içinde yaşarken, bu hayat tarzımızı değiştirmeden İslam'ı yaşayamayacağımızı hissediyoruz, böyle bir hayat tarzını yaşarken İslam'ı yaşamanın bir hayal olacağını anlıyoruz, fakat yaşadığımız İslam-dışı hayatı değiştirmeyi bir türlü göze alamıyoruz.
- ''Ben insana Racine'i ya da Theokritus'u bilince kültürlü olur demiyorum.Bence kültürlü insan dünyadaki durumunu anlamasına yarayan bilgiyi ve yolları edinmiş olan insandır'' diyor Sartre.
- Mevcut hayat tarzı içinde insan, kendini eşyaya hükümran sanmaktadır. Fakat aslında eşyanın kendisine hükümran olduğunu bilmemektedir. Her fert, kendi ekonomik bağımsızlığını istemektedir, fakat bu yolla ekonomiye bağlandığını hissetmemektedir. Eşya hevesi gitgide artmaktadır da, bu hevesine bir sınır çekmeye gücü yetmemektedir, daha doğrusu bu hevesi için bir sınır olabileceğini tahayyül edememektedir. Çok sayıda küçük küçük ilahları var da, bu ilahlara tapındığının farkında değildir.
- Hayvanların filozofu eşek, Orwell'in 'Hayvan Çiftliği' adlı satirik romanında şöyle konuşur: ''Allah bana sinekleri kovmam için kuyruk vermiş'' der ve hemen arkasından ekler: ''Fakat ne sinekler olsaydı ne de kuyruğum.'' Burada hem felsefe ile istihza edilmekte hem miskin bir ruh hali sergilenmektedir. (...) Kuyruk altına üşüşmüş sinekleri ''sinekler olmasaydı'' diye düşünmek felsefenin işiyken, harekete geçip sinekleri kovmak dinin işlevi oluyor.
- Kitabın asıl adı "Yeni Dünya Düzeni Karşısında Müslümanları Uğraştıran Meseleler" olması gerekirken ismin uzunluğu sebebi ile "Yeni Dünya Düzeninin Sefaleti" olmuştur. Fakat okurken ilk düşünülen ismi dikkate alarak okumakta fayda var. Çünkü ele alınan meseleler Müslümanların asıl meselesi olmayıp onları Uğraştıran meseleler olarak ortaya çıkmıştır.
- İlk baskısını 1996, beşinci baskısını 2013 te yapmış eser. Kitabımız beş bölüm çerçevesinde ele almış Müslümanların uğraştığı meseleleri.
- Ve yine demokrasi kavramı İslam çerçevesinde ele alınarak İslam demokrasisinin olup olmadığı üzerinde durularak, izm'lerin dinimizdeki rolüne değinilmiştir. islam ve demokrasi... Zihniyet farklılığı, İslam'la demokrasi arasında belirlenen sınırı oluşturuyor. Bu farklılık, birinin referans noktasının ilahi hukuj oluşunda, ötekinin beşeri hukuk oluşunda ortaya çıkıyor. Pratikte demokrasinin egemen güçlere hizmet eden bir sistem haline dönüştürüldüğü; çoğunluğın kararları diye anılan kararların aslında belli bir zümrenin kararları halinde tecelli ettiği azınlıkta kalanların haklarının da söylendiği gibi güvence altında tutulamadığı... bilinmektedir. Dolayısıyla halkın yönetime katılması biçiminde ifade edilen fikrin pratikte fazla bir anlam taşımadığı anlaşılmaktadır İslam'ın demokrasi ile Liberalizm ile veya benzeri başka izm'lerle uzlaştırılamayacağını, çünkü bunların farklı kaynaklardan neşet ettiğini söylemenin, onun siyasette despotlukla, iktisatta kumanda ekonomisi ile özdeşleştirildiği anlamına gelmez. okuyunca daha bir şaşırdım herbir satırda. Çünkü demokrasiyi savunan batı, demokrasi için zorbalık olabileceği üzerinde duruyor ve bunun dogru bir davranıs olduğunu savunuyor. Bir miktar alıntı; Zora başvurmadan hiç bir şey yapılamaz, çünkü bugün herşey zorbacıdır. Demek ki, sorun her zorbalığı kötülemek değil, yararsız zorbalığı kötülemektir.
fikirleri net aslında: "Demokrasiyi ortadan kaldırmak isteyenler, icabında zor kullanılarak bertaraf edilmelidir."< Karl Popper> Bu adamlar demokrasinin has savubucuları, demekki herkese göre demokrasi kendi düşüncelerini karşı tarafa kabul ettirmek, ve bunun için de zorbalığı sıradan yararlı ve zararlı zorbalık olarak ayırmak.