- Sanıldığı kadar kimse dayanıklı değildir gerçekler karşısında.
- Bence bir insanı tanımanın bir tek yolu vardır, onu bitmiş kabul etmek. Onu artık yaşamıyor saymak. İnsan ancak böyle bakınca onu olduğu gibi, tamamlanmış olarak görebilir.
- Kafam fazla inceliklere yatmaz benim, neysem oyum, gördüğün gibi.
- Öyle bir derdim yok ki, dedi adam, başkalarının inanıp inanmaması değil mühim olan. Biz ne yaptığımızı biliyor muyuz, o.
- ... kara gecede, kara taşın üstündeki kara karıncanın kıpırtısı bile denetim altındayken som bilinç olan insanın -elbette insan'ın- kendini denetimden uzak sayması mümkün müydü?
- Çaresiz... bekliyoruz. Beklemek burada bir umut değil, endişedir, herkes kendi endişesinin bulanık çalkantısında döneniyor, zamanın küçük aralıkları bir bir geçip gidiyor -zamanın aralıkları mı, yani boş bıraktığı, işlemeden bıraktığı aralıklar, ihmal edilmiş geçitler?-
- insan binlerce yıldan bu yana bu 'ama niçin' sorusunun veremediğini ve bundan böyle de veremeyeceğini görünce çareyi , soruyu değiştirmekte bulmuştur. Bir zamanlar bilim ' ama niçin ' sorusuna cevap ararken şimdi artık bu sorunun cevabını aramaktan vazgeçmiş, onun yerine 'nasıl' sorusunu ikame etmiştir.
- Fakat bir köpeğin dünyaya nasıl baktığını ,benim, insan olarak tahayyül etmem nasıl mümkün olabilir ? benim anlatmak istediğim olgu ise, başka, bambaşka bir şey. Oysa kullandığım cümlenin doğrudan anlaşılış biçimi , bizi, antropomorfizme götürür. Yani insana ait niteliklerin hayvanlara izafe edilmesi noktasına ulaşırız ve orada düğümlenebiliriz.
- Flaubert'in "Madam Bovary benim" derken anlatmak istediği ben Madam Bovary'i böyle okuyorum " anlamına geliyorsa buna denecek bir şey olmaz. Ama bu cümle ile Flaubert romanın yazarı olarak " ben nasıl idiysem Madam Bovary'nin kişiliğini de öyle yansıttım" demek istemişse, burada, genelde sıradan romancının düştüğü bir yanlışlık söz konusu olur.
- -Özlem dokunulur olmaktan yoksun kalmaktır, dedi adam. Yaslı Gülümseyiş