- Dikkatsizlik ederek düşürüp kırdığın, sevdiğin kişinin izlerini taşıyan, senin için değerli bir nesneyi, parçalarını tek tek toplayıp dikkatle ve saatlerce uğraşarak özel olarak aldığın bir tutkalla yapıştırıp onardığında, ortaya orası burası eksik, gedik, yamru yumru bir şey çıkar. Ama bu, eskisinden daha değerlidir artık; çünkü, şimdi senin de izlerini taşıyordur.
- Yaşamında bir şey patlasa, etkisi nereye kadar
varabilir ki- ancak senin yaşam alanın içinde
yayılabilir titreşimleri: 'dışarı' çıkamaz ki... - "Açılmış yollarda yürümek neye yarar ki?
Yönü zaten belli olan yol, yol değildir.
Yol yönsüzlüktür." - Yaşama itici gücünü veren, ölümdür.
Ölüm olmasaydı, yaşam içeriksiz
-anlamsız- olurdu.
yaşamın her önemsiz, küçük, ufacık olayı,
bir yaşam olayı olarak, ölüm olgusuna
dayanır. - Ölüm yaşama katkıda bulunur -
onun doruk noktasını oluşturarak:
yoksa yaşam, kendi işleyişiyle
sürüp gitseydi, her şey yozlaşırdı. - Ölümle 'sona eren', yaşamın kendisidir; anlamı değil:
Öyle yaşamlar vardır -olmuştur ve yeniden olabilir-
ki, asıl anlamlarını ölümden sonra yaşarlar -
ve yaşatırlar. - Deniz yolculuğunda , tekne demir atınca;
sen de su taşıma için karaya çıkınca,
yolda giderken başka bir şey de yapabilir,
diyelim, midye toplayabilir ya da
kalamar yakalayabilirsin; ama, gözünü sürekli
geminin üstünde tutmalı,
hep dönüp dönüp bakmalısın, acaba dümenci
seni çağırıyor mu diye. Çağırınca da,
başka her şeyi hemen olduğu gibi bırakıp
koşmalısın, ki tekneye, koyunlar gibi,
ayakların bağlı atılmayasın.
Yaşam da böyledir.
Epiktetos - Yaşamını önceden yaşamaya çalışacaksın hep -
oysa olanaksızdır bu : yaşamın ancak yaşandıktan
-sen onu yaşadıktan- sonra,
senin yaşamın haline gelecek. - Yaşamında öteki kişilere ulaşabildiğin anlar,
bir ormandaki kuş ötüşleri gibi olacak : uzaklardan gelip
geçerken kısacık bir süre yapraklarda yankılanacaklar
- o kadar...
Orman, bütün sessizliğiyle, yine yalnız,
duracak orada. - Yaşamında, en çok yakınlaşma isteği duyacağın kişiler,
senden uzaklaşma gereksinimini en çok duyan kişiler
olacaklar.