- "Babasız büyürsen âlemin bir merkezi ve sınırı olduğunu anlamaz, her şeyi yapabileceğini sanırsın..." dedi Serhat. "Ama bir süre sonra ne yapacağını bilmez, dünyada bir mana, bir merkez bulmaya çalışır, sana hayır diyecek birini aramaya başlarsın." (Sayfa: 161)
- "Bir kaderim vardı, belliydi; onu görüyor, kabul ediyordum." (Sayfa: 73)
- "Modern kişi şehrin ormanında kaybolan kişidir. Bu da babasız kalmak demektir. Babasını araması da boşunadır aslında. Kişi modern bir bireyse şehrin kalabalığında babasını bulamayacaktır. Bulursa da bu sefer birey olamayacaktır.? (Sayfa: 167)
- "Kimse sizi gözlemiyorsa, içinizdeki gizli ikinci kişi dışarı çıkıp dilediği şeyleri yapabilir. Yakınlarda bir babanız varsa ve sizi görüyorsa içinizdeki kişi içinize saklanır." (Sayfa: 52)
- ''Alemin mantığı anaların ağlaması üzerine kurulmuştu. Şimdi de bunun için ağlıyordum.''
- "Sende kendine başka bir baba bul. Herkesin babası çoktur bu ülkede. Devlet baba, Allah baba, Paşa baba, Mafya babası... Burada kimse babasız yaşayamaz."
- ''Erkeklerin gururunu, zayıflığını ve kanlarındaki bireyciliği otuz beşime gelmeden öğrenmiştim artık. Babalarını da, oğullarını da öldürebileceklerini biliyordum. Babalar oğullarını da öldürse, oğullar babalarını da öldürse erkeklere kahraman olmak, bana da ağlamak kalıyordu yalnızca. Belki de bu bildiklerimi unutup başka yerlere gitmeliydim.'' (Sayfa: 182)
- ''Utanmaz erkekler beni korkutur. Çok vardır bizde bunlardan. Utanmazlık bulaşıcı olduğu için de bazan bu ülkede boğulacak gibi olurum.''
- "Kuvvetli, kararlı bir babamız olsun, bize neyi yapıp neyi yapamayacağımızı söylesin isteriz. Niye? Neyi yapıp neyi yapamayacağımıza, neyin ahlaklı ve doğru, neyin ise günah ve yanlış olduğuna karar vermek zor olduğu için mi? Yoksa suçlu ve günahkar olmadığımızı işitmeye her zaman ihtiyaç duyduğumuz için mi? Bir baba ihtiyacı her zaman mı vardır, yoksa, kafamız karıştığı, dünyamız dağıldığı, ruhumuz daraldığı vakit mi isteriz babayı?" (Sayfa: 115)
- ''Otuz yıl önce gördüğüm dikenli, yabani otları kaldırım kenarlarında, boş arsalarda yeniden gördüm. Bir an kırış kırış Boyunlu kaplumbağa ile karşılaşmak ve ona bakım zaman ve hayat hakkında düşüncelere dalmak istedim. "Bak otuz yılda neler oldu!" derdi kaplumbağa. " Senin için bütün bir saçma ömür. Benim içinse farkına bile varmadığım bir zaman parçası." (Sayfa: 159)