- "Cok guzelsin. Sevgili oldugumuzu anlarlar hemen."
"Yani bir erkekle bir kiz, kapali bir odada Avrupalılar gibi uzun sure sevismeden duramazlar mi?"
"Durabilirler tabii... ama burasi Türkiye olduğu için herkes onlarin matematik degil, baska bir sey becerdiklerini dusunur. Herkesin boyle dusundugunu bildikleri icin, onlar da o isi dusunmeye baslarlar. Kiz namusu lekelenmesin diye 'kapiyi acik birakalim," filan demeye baslar. Erkek kendisiyle uzun bir sure ayni odada kalmaya razi olan kizin pas verdigini dusunur ve ona hala bir sey yapmamissa, erkekligine laf gelecegi icin kiza asilir. Bir sure sonra kafalarinin ici herkesin yaptiklarini dusundugu seylerle kirlenir ve o seyi yapmak gelir iclerinden. Sevismeseler bile sucluluk duymaya baslarlar ve odada sevismeden fazla kalamayacaklarini hissederler." - Mutluluk, insanın sevdiği kişiye yakın olmasıdır yalnızca.
- Bir zamanlar dünyanın güzel bir yer olduğunu düşünürdüm. Çocuktum, aptaldım. Panjurları kapadım, sürgüyü çektim. Dünya orada kalsın.
- Bazan hiçbir perdenin kıpırdamadığı, hiçbir pencerenin açılmadığı sessiz bir sokakta yürürken bunun buralardan ilk geçişi olduğunu mantığıyla bilmesine rağmen, bu sokaktan masallar kadar eski bir zamanda geçmiş olduğunu hissediyor, şu anı bir hatırayı yaşar gibi yaşamaktan zevk alıyor, "Boo-zaa" diye bağırırken aslında kendi hatıralarına sesleniyormuş gibi hissediyordu kendini.
- Bir zamanlar dünyanın güzel bir yer olduğunu düşünürdüm. Çocuktum, aptaldım. Panjurları kapadım, sürgüyü çektim. Dünya orada kalsın.
- Resmi görüşü buydu ama şahsi görüşü farklıydı.
- Okulun ve Türkiye'nin geleceği konusunda müdürün kalbini en çok kıran şey bin iki yüz öğrencinin İstiklal Marşını aynı anda söyleyememesiydi.
- Kafamda bir tuhaflık vardı,içimde de ne o zamana ne de o mekana aitmişim duygusu.
- Sokaklardaki boz ve solgun kıyafetli sessiz ve ezik insanlar gitmiş, yerlerine hareketli ve iddialı kalabalıklar gelmiş...
- Aslında en iyi aşk, değil tanımak,hiç görmediğin kişiye duyulan aşktır.Körler iyi aşık olurlar mesela.