- Var olan ve var olacak her kişinin bir şarkısı vardır. Birinin yazdığı bir şarkı değildir bu. Kendine ait bir melodisi vardır. Çok az insan kendi şarkısını söyler. Birçoğumuz, seslerimizin şarkımızın hakkını veremeyeceğini, ya da şarkımızın sözlerinin çok aptalca, ya da çok dürüst, ya da çok garip olduğunu düşünürüz. Dolayısıyla insanlar şarkılarını söylemek yerine, onu yaşarlar.
- Var olan ve var olacak her kişinin bir şarkısı vardır. Birinin yazdığı bir şarkı değildir bu. Kendine ait bir melodisi vardır. Çok az insan kendi şarkısını söyler. Birçoğumuz, seslerimizin şarkımızın hakkını veremeyeceğini, ya da şarkımızın sözlerinin çok aptalca, ya da çok dürüst, ya da çok garip olduğunu düşünürüz. Dolayısıyla insanlar şarkılarını söylemek yerine, onu yaşarlar.
- Var olan ve var olacak her kişinin bir şarkısı vardır. Birinin yazdığı bir şarkı değildir bu. Kendine ait bir melodisi vardır. Çok az insan kendi şarkısını söyler. Birçoğumuz, seslerimizin şarkımızın hakkını veremeyeceğini, ya da şarkımızın sözlerinin çok aptalca, ya da çok dürüst, ya da çok garip olduğunu düşünürüz. Dolayısıyla insanlar şarkılarını söylemek yerine, onu yaşarlar.
- Şişko Charlie babasının mezarına baktı. "Orada mısın?" dedi yüksek sesle. "Eğer oradaysan, dışarı çık. Seninle konuşmam lazım." Çiçekli mezar taşına yaklaştı ve başını öne eğerek baktı. Tam olarak ne olmasını beklediğini o da bilmiyordu -topraktan bir elin çıkıp bacağını kavramasını filan, belki de- ama bir o kadar emindi ki bir şey olacağından."
- "...Bazı insanlar, ilk aletin bir silah olduğunu düşünür, ama tam tersine, insanlar önce aletleri düşündüler. Kol değneği hep sopadan önce geldi. Çünkü artık insanlar Anansi öyküleri anlatıyorlar ve kendilerini nasıl öptürebileceklerini, daha akıllı ve daha komik olarak bir şeyi nasıl elde edebileceklerini düşünmek zorundalar. İşte insanların kendi dünyalarını yaratmaya başlaması da böyle oldu."
- Öyküler de ağlar gibidir, her bir iplik diğerine bağlanır ve siz öyküleri takip ede ede merkeze ulaşırsınız. Çünkü merkez sondur.
- Kız odanın karşısındaki küçük ateşlere baktı. Sonra bakışlarını Richard'a çevirdi. Tekrar gülümsedi ve, "Kedi sever misin?" dedi. "Evet," dedi Richard. "Kedileri çok severim." Anaesthesia rahatlamış göründü. "But mu?" diye sordu. "Yoksa göğüs mü?"
- Size okulda öğrendiklerimin listesini yapıyorum: Birini nasıl seveceğinizi öğretmiyorlar.Size nasıl ünlü olacağınızı öğretmiyorlar. Size nasıl zengin ya da fakir olacağınızı öğretmiyorlar.Size artık sevmediğiniz birinden nasıl uzaklaşacağınızı öğretmiyorlar. Size başka birinin aklında neler olduğunu nasıl bileceğinizi öğretmiyorlar. Size ölmekte olan birine ne söyleyeceğinizi öğretmiyorlar. Size bilmeye değer bir şey öğretmiyorlar.
- Hiç aşık oldun mu?
(...) Seni çok hassas yapar. Göğsünü ve kalbini açar ve bu demektir ki birisi gelip oraya girerek seni darmadağın edebilir. Bütün o savunmaları oluşturursun. Yıllarca seni hiçbirşey incitmesin diye bütün o zırhı kuşanırsın. Sonra diğer aptallardan farklı olmayan aptal biri,senin aptal hayatına girer. Onlara bir parçanı verirsin.bunu istemezler. Bir gün seni öpmek ya da sana gülümsemek gibi aptalca birşey yaparlar ve ondan sonra hayatın artık sana ait değildir.
Aşk rehin alır. Senin içine girer.Seni yer bitirir ve karanlıkta ağlarken bırakır, böylece '' belki sadece arkadaş kalmalıyız'' ya da '' ne kadar anlayışlısın'' gibi basit cümle kalbine giden camdan bir kıymığa dönüşüverir. İncitir. Sadece hayalinde değil. Sadece beyninde değil. ruhun incinir, bedenin incinir, içine giren ve seni paramparça eden acı.
Hiçbir şeyin buna gücü yetmemeli-özellikle aşkın.
Aşktan nefret ediyorum. - Sadece uzun zaman önce okuduğum bir kitabı hatırladım, Tom Sawyer. Kitapta, çocukların kendi cenazelerinde ortaya çıktıkları bir bölüm var. Sadece düşünüyordum da belki o da cenazesinde bir anda ortaya çıkabilir. '' Ölümümle ilgili haberler oldukça abartılmış Matthew'' diyecektir?