- İnsan kimi seveceğini seçebilir mi?
Seçemiyormuş. - ...Çünkü hangimiz günün birinde karşımıza çıkan beklenmedik bir rastlantının, masallarda küçük kahramanımızın karşılaştığı ve bütün macerayı başlatan o sihirli işaret olduğunu anlayabiliriz ki? Bunun nasıl bir rastlantı oldığunu düşünüyorum ve kalbim deli gibi çarpıyor. Sanki yanlış bir şey yapmışım gibi... Sanki hep beklenen ama ne olduğu bilinmeyen bir müjde gelmiş gibi... Sanki bir anda kalabalığın karşısında çırılçıplak kalmışım gibi...
- "Eğer, hayatımızın herhangi bir an'ına gidip orada sonsuza dek kalacaksınız deseler yalnızca iki şeyden birini seçmek isterdim. Biri, o çocukluğun bahçesindeki ağacın dalına asılı salıncakta sallanırken...
Öteki, bütün hayatım boyunca en çok sevdiğim adamla öpüştüğüm ilk gün...
Herkes aşık olmanın ortak dilini bulup yazmaya çalışıyordu.
Ama aslında bu kadar basitti işte: Birini öptüğünde salıncakta sallanır gibi hissediyorsan aşıksın." - Sormak isteyip de soramadıklarımızı, tam söyleyecekken vazgectigimiz sözleri, bir başka zamana erteledigimiz hayalleri, o an için bizi engelleyen bir şey yüzünden hep pişmanlık duydugumuz ne varsa yaşamak için bir şans daha verilseydi...
- Beni hiç anlamıyorsun, tenimde, tenimin altında bir yerlerde, o şarkıdaki gibi saklıyorum onu, bir düşte elimden tutuyor ama çok çok uzakta, göremiyorum bile, nasıl olup da görünmeyecek kadar uzaktayken elini tutabildiğine şaşırıyorum.
- Evlenmeyi kabul ettiğim geceyi hatırlıyorum. Kendi kendime, "Sen romantik saçmalıklarla zaman harcayacak, bütün hayatını bir adamın gün boyu değişen davranışlarını izleyip manalar çıkararak geçirecek bir kız değilsin, aradı mı aramadı mı, seviyor mu sevmiyor mu, niye böyle dedi de böyle demedi diye elinde mendil yaşayamazsın, onun için senin aşık olduğun değil, seni sevecek biriyle evlenmen en iyisi." diyordum. Ne acayip! Herhalde bunları o zamanlar okuduğum romanlardan çıkarmış olmalıydım.
- Başucumda Müzik'te akordeon çalan adamın söylediği şarkıda "her şey silindi ve artık yalnız sen varsın" cümlesi geçiyor.
Şarkının devamı şöyle:
"senden ayrı olduğum bir tek an yok,
çok uzaklarda olsan bile
seni taşıyor her şey
kokular, sesler, seslenişler,
ne zamandır görmüyor gözlerim,
unuttum tanıdığım ne varsa,
bir tek senin yüzün,
çok uzaklarda olsan bile..." - hem zaten anılar neye yarar ki? yaşanmış şeylerin artık bittiğini, bir daha yaşanmayacağını, zamanın bir yerinde, ulaşılmaz bir parçasında kaldığını anlamaya mı?
- "eğer,hayatımızın herhangi bir an'ına gidip orada sonsuza dek kalacaksınız deseler yalnızca iki şeyden birini seçmek isterdim.biri,o çocukluğun bahçesindeki ağacın dalına asılı salıncakta sallanırken...
öteki,bütün hayatım boyunca en çok sevdiğim adamla öpüştüğüm ilk gün..
herkes aşık olmanın ortak dilini bulup yazmaya çalışıyordu.
ama aslında bu kadar basitti işte:
birini öptüğünde salıncakta sallanır gibi hissediyorsan aşıksın..." - "eğer,hayatımızın herhangi bir an'ına gidip orada sonsuza dek kalacaksınız deseler yalnızca iki şeyden birini seçmek isterdim.biri,o çocukluğun bahçesindeki ağacın dalına asılı salıncakta sallanırken...
öteki,bütün hayatım boyunca en çok sevdiğim adamla öpüştüğüm ilk gün..
herkes aşık olmanın ortak dilini bulup yazmaya çalışıyordu.
ama aslında bu kadar basitti işte:
birini öptüğünde salıncakta sallanır gibi hissediyorsan aşıksın..."