- Kendi geçmişinden kopmuş bir halk ya da sınıf, seçmede ve eyleme geçmede tarih içinde kendi yerini bulmuş bir sınıf ya da halktan çok daha az özgürdür, işte bunun için -tek neden de budur zaten- geçmişin tüm sanatı bugün siyasal bir sorun olarak karşımızdadır.
- Resimlerde ayna çoğu zaman kadınların kendilerine duydukları hayranlığı anlatan bir simge olarak kullanılmıştır. Ne var ki bu bir yalancılıktır, çünkü burada ortaya koyduğu ahlaksal görüşe çoğu zaman ressamın kendisi katılmamaktadır.
Çıplak kadın resmi yapılıyordu çünkü çıplak kadına bakmaktan zevk duyuluyordu; kadının eline bir ayna veriliyordu ve resme Kendine Hayranlık deniyordu. Böylece çıplaklığı zevk için resme geçirilen kadın ahlak açısından suçlanıyordu.
Oysa aynanın gerçek işlevi çok daha başkaydı. Ayna, kadının kendisini her şeyden önce ve her şeyden çok seyirlik bir şey olarak gördüğünü anlatmak için konuyordu resme. - Ödüllendirilmek bir yargıcın mülkü olmaktır -başka deyişle onun sizden yararlanabilmesi demektir. II. Charles Lely'ye gizli bir resim ısmarlamıştır. Bu resim o geleneğin oldukça tipik bir örneğidir. Resim, Venüs'le Küpid diye de adlandırılabilirdi. Aslındaysa bu Kral'ın metreslerinden birinin, Nell Gwynne'in portresiydi. Resimde, Neil Gwynne uzanmış, kendisini çıplak durumda seyreden seyircisine edilgen bir biçimde öylece bakarken gösterilir.
Ne var ki burada çıplaklık kadının duygularının bir dışavurumu değildir. Burada çıplaklık, sahibinin (hem resmin, hem de kadının sahibinin) duygularına ya da isteklerine boyun eğme belirtisidir. Kral, başkalarına gösterdiğinde resim kadının kendisine boyun eğişini gösteriyordu; konukları da Kralı kıskanıyorlardı. - ?Gündelik yaşam' resimleri denen resimler -düşük yaşamı gösteren resimler- mitolojik resimlerin karşıtı olarak görülüyordu. Soylu değil, kabaydı bu resimler. 'Gündelik yaşam' resimlerinin amacı -olumlu ya da olumsuz- bu dünyada erdemliliğin toplumsal ve parasal ödüllerle değerlendirildiğini kanıtlamaktı. Böylece -çok da pahalı olmayan- bu resimleri satın alabilenler kendi erdemliliklerini doğrulamış oluyorlardı. Bu tür resimler yeni ortaya çıkan kentsoylular sınıfınca çok tutuluyordu. Kentsoylular kendilerine resimdeki kişileri değil resimde canlandırılan ahlâk dersini yakıştırıyorlardı. Burada gene yağlıboyanın maddesel yoğunluk yanılsaması uyandırma özelliği şu duygusal yalanı inandırıcı kılıyordu: Zengin olanlar dürüst ve çalışkan insanlardı.Hiçbir işe yaramayanlarsa, haklı olarak, hiç bir şeye sahip olamıyorlardı.
- JOHN BERGER, Yazar (Man Booker ödülü sahibi), UK-2007, TR-2009, Metis Yayın, Çeviri: Beril Eyüpoğlu, 152 sf.
http://www.kitabinomurgasi.com/2013/12/john-berger-kiymetini-bil-herseyin.html
-MUKTEDİRLER HİKAYE ANLATAMAZLAR; SADECE BÖBÜRLENEBİLİRLER.
-Dünyada küresel bir "İKTİSADİ-ASKERİ TİRANLIK" düzeneği işlemektedir.
-Berlin Duvarı'nın yıkılması sonrasında, yoksullarla aralarına, beton duvarlar, etnik/dinsel duvarlar ve polis duvarları ören ZENGİNLERİN PERVASIZLIĞI, dünyada kol gezmektedir.
-TERÖR, yoksulların savaşı, SAVAŞ ise zenginlerin terörüdür.
-İNTİHAR EYLEMCİLİĞİ, umutsuzluğun ve anlamsızlığın reddidir.
-ADALETE özlem olmadıkça MUTLULUK kurulamaz.
-Çok Uluslu Şirketler, KAR engellerine karşı CİHAT ilan ederler.
-PARA, giderek ZİHİNSEL-BEDENSEL-TOPLUMSAL ETKİNLİKTEN KOPMAKTADIR.
-SAVAŞ, AÇLIK VE SOYKIRIM, HER ZAMANKİNDEN DAHA YAKIN.
-HİKAYE, KRALDAN GÜÇLÜ VE KALICIDIR. - Tutulduğu kadına yanaşırken Zeus'un boğa, satir, kartal, kuğu kılıklarına girmesi, yalnızca şaşırtıdan yararlanma amacı gütmezdi: kadının karşısına (garip mitlerin terimleriyle) bir yabancı suretiyle çıkmaktı isteği. Sizi tutkuyla isteyen, bütün özelliklerinizle gerçekten yalnızca sizi istediğine inandıran biri, bürünebileceğiniz bütün benliklerden şimdiki gerçek benliğinize bir bildiri getiriyordur. Bu bildiriyi alma hevesi, yaşamınızın anlamı kadar güçlüdür
nerdeyse. Kişinin kendini tanıma isteği, meraktan kat kat üstündür. Karşınızdaki bir yabancı olmalıdır ki şimdiki benliğinizle onu daha iyi tanıyın, o da sizi tanıdıkça bilinmeyen olası - benliğinizin üstündeki perdeyi şöyle bir aralasın. Yabancı olmalı evet.Ama aranızda aynı ölçüde gizemli bir yakınlığın kurulması da şart, yoksa bilinmeyen benliğinizi açığa çıkarmak
yerine bilmediklerinizle bilinmeyenlerinizi temsil etmekten öteye gidemez. Yakınlık ve yabancılık. İşte bu çelişkiden, bu düşten her kadının düş gücünde ya beslediği ya
da açlıktan öldürdüğü yüce erotik tanrı doğacaktır. - ?Gülmek bir tepki değil, katkıdır.?
- Arzu kısadır, çünkü daimi olanın inkarıyla oluşur.
- Her tür sevgi tekrara bayılır, çünkü tekrarlar zamana kafa tutar.
- Aşık olmanın temelinde cinsellik yatar.