- Gençken, dedi, okuma yazma bilmemek o kadar önemli değildi çünkü insanlar önemli şeylerin hepsini tartışırlardı ama artık her şey sessizlik içinde vuku buluyor ve insanların neye karar verdiğini anlamak için okumak gerekiyor.
- Küçük şeyler korkutuyor bizi. Ölümümüze sebep olabilen büyük şeyler cesaret veriyor.
- Bir adamı karanlıkta, denizde bırakıp gitmeyi hiç denediniz mi? O kadar basit iş değildir bu.
- Gerçekte hep iki zaman arasındayızdır: Gövdenin ve bilincin zamanı arasında. Bütün öbür kültürlerdeki ruh ve gövde arasındaki ayrım işte buradan kaynaklanır. Öncelik her zaman ruhundur ve yeri bir başka zamanın aktığı çizgidedir.
- Kendimizi çözümleme işleminde ölüm bir yarar sağlamaz.
- Seninle karşılaşıncaya kadar gerçekleşmekte olan bu değişimi adlandırmaktan acizdim. Bugün ilerlemiş yaşımda koyduğum ad ise: aşkın içe işleyişi.
- "Şimdi neye zafer dendiğini anlıyorum," diye yazmış Camus, "sınırsız sevme hakkı." Bu sınırsızlık edilgin değildir, çünkü aşkın sürekli yenilendiği bütünlük, zamanın sürekli kırılıp gizlenir göründüğü bütünlüktür. Aşk ise Varlık demek olan o "tutuş"un yüreğindeki gerçek özdür.
- Ağaçların varlığı bir dostluk sunuyorsa, bu varoluş adalet ya da kayıtsızlık kavramından önce geliyordur. Sundukları dostluk uzamsaldır ve bu da bir tür ölçme, sayma yöntemidir. Sayılardan ya da matematikten çok zaman önce, insan dili yeryüzünü henüz yeni yeni adlandırıyorken, ağaçlar kendi ölçütlerini - uzaklık, yükseklik, çap ve hacim ölçütlerim sunuyorlardı. Canlı her tür yaratıktan daha uzundular, kökleri herhangi bir canlının ulaşabileceğinden çok daha derinlere iniyordu. Direk ya da sütun fikri onlardan doğdu. Ağaçlar insanoğluna yukarısındaki uzayı ölçmeyi öğretti ve bu öğretide -şimdi motorlu hızara benzin doldururken bile gizemli bir şekilde hâlâ varlığını hissediyorum- yeryüzü insana en dolaylı bir dille şu güveni verir: Asla büsbütün yalnız değiliz.
- Gençken bilmediğim şeyse, hiçbir şeyin geçmişi silemeyeceğiydi: Geçmiş insanın etrafına bir ölüm kozası gibi dolanır.
- "Hamal" sözcüğünün Yunancası "metafor"dur. Bu da, ulaştırma, toplama, dağıtma meselelerinin imgelemle nasıl da derinden bağıntılı olduğunun anımsatıcısıdır.