- "Gece geç saatlerde New York'ta birinin kahkaha atması dehşet verici bir şeydir. Millerce öteden duyabilirsiniz. Bunu duyunca yalnızlığınız daha da artar, moral diye bir şey kalmaz insanda."
- Sinemalarda böyle sahtekârca zımbırtılara deli gibi gözyaşı dökenlerin yüzde doksanı aslında kötü kalpli, aşağılık insanlar.
- Bakın efendim siz benim için üzülmeyin. Sahi söylüyorum. Yalnızca, bir dönemden geçiyorum. Herkes böyle dönemlerden geçer, değil mi?
- Bir öğretmen kafasını bir şeye taktıysa, onu durduramazsınız. İlle de yapar yapacağını.
- Zaten bütün geri zekalılar kendilerine geri zekalı denmesinden nefret ederler.
- Aslında bizim ailedeki tek salak benim.
- Kızlarla olan sorun da bu işte. Hoş bir şey yaptıklarında, pek yüzlerine bakılmayacak gibi olsalar da, hatta salak bile olsalar, onlara böyle yarı yarıya aşık oluyorsunuz ve hangi cehennemde olduğunuzu bile unutuyorsunuz. Kızlar! Aman Tanrım! Aklınızı başınızdan alıyorlar. Gerçekten alıyorlar.
- Hepsiyle -üçüyle de- sırayla dans ettim. Gudubet olanlardan Laverne pek fena dans etmiyordu, ama öbürü, bizim Marty, tam bir cinayetti. Bizim Marty ile dans etmiyor, Özgürlük Anıtı'nı pistte oradan oraya sürüklüyordunuz.
- Yani, gudubet kızların işi gerçekten zor.
- "Kadın bedeni bir keman gibidir" diyordu; hakkını vererek çalmak için acayip iyi bir müzisyen olmak gerekirmiş.