- O zamana kadar bunun hoşlanma ya da arzudan öte bir şey olduğunu kabul etmeye istekli değildim çünkü cidden kim onu arzulamazdı ki? Ama göğsümde büyüyen, kalbimi dolduran şey aptalca bir tutulma değildi. Sadece fiziksel bir çekim de değildi.
Aşktı bu.
Aiden'ı seviyordum... bir safkana aşıktım ben. - "İnanılmaz derecede zekisin, Alex. Komik ve..."
"Güzel miyim?" diye tamamladım, yarı şaka, yarı ciddi.
"Hayır, güzel değilsin."
"Sevimli?"
"Hayır."
Kaşlarımı çattım. "İyi o zaman."
Aiden'ın kahkahası beni ürpertti. " 'Baş döndürücü' diyecektim. Baş döndürecek kadar güzelsin." / S.112 - "Kalp, kendi türünün varlığını sürdürmek için talepte bulunur." / S.122
- Gülümsedi. "Olduğunu biliyorum. Kendisini sık sık görüyorum. Ama senin yatağını tercih ederim. Daha güzel kokuyor."
Suratımı ekşittim. "Daha güzel mi kokuyor? Senin yatağın nasıl kokuyor? Pişmanlık ve zevksizlik mi?"
Seth kıkırdadı. "Uyuduğun her yer se kokuyor."
"Tanrılar aşkına, bu uzun zamandır duyduğum en tüyler ürpertici şey olmalı. Bunu ben diyorsam sözüme inan, Seth."
"Güller ve yaz mevdisi gibi kokuyorsun." Topu biraz daha yükseğe attı. "Hoşuma gidiyor."
Nefesim kesildi. "Yaz mevsimi gibi mi kokuyorum? Gerçekten mi? Yaz gibi?"
"Evet, bilirsin işte. Sıcak. Her zamansıcak bir kokun var." / S.221-222 - Gözlerimi sımsıkı kapattım. Bağ olsun ya da olmasın, Seth'e değer veriyordum. Benim için önemliydi ve belki de ona karşı bağın bana hissettirdiklerinden dah fazlasını hissediyordum. Ya da belki ona, Caleb'a değer verdiğim şekilde değer veriyordum. Her iki şekilde de, onun duygularını incitmek istemiyordum.
- Kıpırdamamış olmama rağmen kalp atışlarım hızlandı.Uzanmış, küçük toz zerreciklerine bakarken kaç kez uykuya dalıp Aiden'ın kollarında uyunmayı hayal ettiğimi düşündüm. Yüz kez mi yoksa daha fazla mı? Kesinlikle daha fazlaydı.
- Göğsüme bir acı saplandı. Bu şekilde kollarında olmak canımı acıtıyordu ama pişmanlıktan eser yoktu. Sabahın erken saatlerinin sessizliğinde Aiden'ı unutmanın imkansız olduğunu kabul ettim. Bu saatten sonra ne olursa olsun kalbim ona ait kalacaktı. Bir safkanla bir hayat kurabilirdi ve ben bu adadan sonsuza dek gidebilirdim ama bir önemi yoktu. Bütün olanaksızlıklara ve sağduyuya rağmen Aiden, tenimin içine işlemiş, kendisini kalbimin etrafına sarmış ve kemiklerime gömülmüştü. O benim bir parçamdı ve...
Her şeyim -kalbim ve ruhum- daima ona ait olacaktı. - "Seni seviyorum Alex," dedi Caleb. "Sen benim asla istemediğim kız kardeşim gibisin, anlıyor musun?" İçimi parçalayan ateş, kahkahamı böldü.
"Ben de seni seviyorum." - Aiden bana, sonsuzluk kadar uzun bir süre baktı. "Öldüğünü... gittiğini sanmıştım Alex. Öldün ve ben... seni öylece tutuyordum, hiçbir şey gelmiyordu elimden. Hayatımda hiç böyle bir acı yaşamadım ben." Sözün gerisini getiremedi. "Annemle babamı kaybettiğim günden beri Alex. Bunu bir daha hissetmek istemiyorum, seninle olmaz."
- Ben işin aslının öyle olmadığını hep bilecektim.
Aramıza mesafeler de girse, bizi birbirimizden ayrı tutmak için bir düzine yasa da çıkarılsa, asla bir araya gelemeyecek de olsak, bilmeye devam edecektim.
Tanrılar aşkına, onu seviyordum... ona öyle aşıktım ki. Bu asla değişmeyecekti. Emin olmadığım sürüyle şey vardı, hele ki şu anda. Ama bundan emindim işte.