- Katy: (iç ses)
"Ondan, neredeyse canımı acıtacak kadar çok hoşlanıyordum." - "Okula senin için hediyeler getiriyor." Adam gözlerini kısarak başını arkaya yatırdı. "Hiç kimseye böyle davrandığını görmemiştim. Kış kardeşime bile."
"Hem ikiniz birlikte çok zaman geçiriyorsunuz." diye ekledi Dee. - Daemon: Yalnız kalmana yüreğim dayanmadı, o kadar.
- Katy: Evet, benim için çok değerlisin. Şükran Günü'nde benim için yaptıkların..beni.. "Sesim çatladı." Beni acayip sevindirdi. Seni hala önemsiyorum. Tamam mı? Benim için çok değerlisin. O kadar ki, sözcüklere bile dökemiyorum çünkü kıyaslayabileceğim her şey yanında değersiz kalıyor. Hep seni istedim, nefret ederken bile istedim seni. Şu anda beni delirtsen de hala seni istiyorum. Her şeyin içine ettiğimi de biliyorum. Sadece sen ve ben için değil, Dee için de.
- Katy: Başka hiç kimse için böyle hissetmemiştim. Sanki yanındayken sürekli düşüyorum, sanki nefesim kesiliyor ve yaşadığımı hissediyorum; öylece durup hayatın yanımdan geçtiğini değil. Bunları başka hiç kimseyle hissetmedim.
- Daemon: Şanslı olduğumu düşündüm. Çünkü kafamdan söküp atamadığım, canımdan çok kıymet verdiğim o kişi hala hayattaydı. Hala buradaydı. İşte, sen o kişisin.
- Katy: Galiba seni seviyorum.
Daemon kıpkırmızı kesilmiş yanağımı öperken beni daha da sıkı sardı.
"Dememiş miydim?"
Beklediğim yanıt değildi bu. - Katy: Nasıl olur da beni hala arzulayabilirsin?
Dameon: Ha, seni hala boğmak istiyorum. Ama ben deliyim. Sen kaçıksın. Belki de o yüzden. İkimiz de balatayı sıyırmışız. - Daemon: (iç ses)
"Onu güvende tutmak için ne gerekirse yapardım. Öldürürdüm. İyileştirirdim. Ölürdüm. Ne olursa. "Çünkü her şeyimdi o benim." - Katy: (iç ses)
Daemon'dan hoşlanıyordum... Ondan gerçekten, "gerçekten" hoşlanıyordum.