- ''Yarım düzine iyi kitap, hayatının sonuna kadar ruhunu besleyecek yeterli gıdadır. Düşünceler yaşayan şeylerdir...''
- Eğer bizi yaşamaya ve daha büyük bir susamışlıkla içmeye yöneltemiyorsa kitapların ne anlamı var..?
- Hiçbir zaman doyamayacağımız şey sevgidir. Asla yeteri kadar veremediğimiz şey de sevgidir...
- "Kadınlar ile ilgili yapılabilecek üç şey vardır. Onu sevebilir, onun için acı çekebilir ya da onu edebiyata çevirebilirsin."
- Görünen o ki Villa Borghese'deki hayatım sona ermek üzere. Neyse, bu sayfaları alıp çıkarım. Başka yerlerde de sürer hayat. Hayat her yerde sürer. Nereye gidersem gideyim dram var sanki. Bitten farkı yok insanların-teninin altına girip gömüyorlar kendilerini. Kanatana kadar kaşırsın ama asla kesin kurtuluş yok bu bitlerden. Nereye gidersen git hayatını berbat ediyor insanlar. Herkesin kendine ait bir trajedisi var. Karnımıza işlemiş- talihsizlik, sıkıntı, elem, intihar. Felaketlerle, asabiyetle, anlamsızlıklarla dolup taşıyor atmosfer. Kaşın kaşınabildiğin kadar-derin soyuluncaya dek. Fakat benim üzerimdeki etkisi çoşturucu. Umudumu yitirip bunalıma gireceğim yerde hoşuma gidiyor bütün bunlar. Daha çok felaket istiyorum, daha büyük afetler, daha büyük başarısızlıklar. Dünya yerinden oynasın, herkes kaşına kaşına ölsün istiyorum.
- Ve hassasiyet küstürüyor insanı. Kim hassas bir fahişe ister ki! Claude bidenin üzerine çömelip yıkanırken bile başka tarafa bakmanı isterdi senden. Yanlış! Tutkuyla yanan bir erkek, görmek ister oysa; her şeyi görmek ister, nasıl işediklerini bile. Zeki kadınla birlikte olmanın kendine özgü bir hazzı olmakla birlikte, bir fahişenin soğuk cesedinden yükselen edibiyat yatakta gereken son şeydir.
- "Hayatını kahramanca sürdürecek ve dünyayı kendi gözünde daha dayanıklı kılacak adamım ben. Eğer bir zayıflık, rahatlama ya da ihtiyaç anında gevşiyor, sözcüklerle soğutulmuş kor halinde öfkemi dışarı salıyorsam; canım, ister alın, ister almayın... Ama beni rahatsız etmeyin!" "Ben özgür bir adamım - ve özgürlüğüme ihtiyacım var. Yalnız kalmaya ihtiyacım var. Yalnız kalıp utancımı ve umutsuzluğumu sorgulamaya ihtiyacım var. Güneş ışığına ve kaldırım taşlarına yanımda kimse olmaksızın ihtiyacım var; konuşmaksızın, kendimle yüz yüzeyken yüreğimin müziği bana eşlik etsin yeter. Ne istiyorsunuz benden? Söyleyecek bir şeyim olduğu zaman yazıp yayımlatıyorum zaten. Verecek bir şeyim olduğunda veriyorum. Gözetleme merakınızdan iğreniyorum! Övgüleriniz beni aşağılıyor. Çayınız beni zehirliyor! Kimseye borcum yok. Sadece Tanrı'ya karşı sorumluyum ben - varsa şayet!"
- İri ve müşfik biri, sapına kadar erkek ama kadın yüreği taşıyor.
- "Hayat," demiş Emerson, "insanın sabahtan akşama kadar düşündüklerinden ibarettir." Gerçekten öyleyse eğer, benim hayatım devasa bir bağırsaktan başka bir şey değil. Bütün gün yemek hayalleri kurduğum yetmezmiş gibi, geceleri de düşünü görüyorum.
- Yanımdaki adam derin uykuda. İri göbeği ve mumyalanmış bıyığıyla borsa simsarlarını andırıyor. Seviyorum onu böyle. Özellikle o iri göbeği ve onu o hale getiren şeyleri. Neden uyumasın ki mışıl mışıl? Dinlemek isterse kendine bir bilet daha alabilir. Daha iyi giyimli olanların daha derin uyuduklarını fark ediyorum. Vicdanları rahat olur zenginlerin. Yoksul biri, birkaç saniyeliğine bile uyusa yerin dibine girer utancından; besteciye karşı bir suç işlediği duygusuna kapılır.