- ''Dönem dönem yinelenerek,her seferinde bütün burjuva toplumunun varlığını daha da ürkünç bir şekilde tehlikeye düşüren ticari bunalımları anımsamak yeterlidir.Bu bunalımlar sırasında,dönem dönem,sadece eldeki ürünlerin büyük bir bölümü değil,aynı zamanda daha önce yaratılmış üretici güçlerin büyük bir bölümü de yok olur.Bu bunalımlar sırasında,daha önceki çağlarda saçmalık olarak görülebilecek bir salgın,aşırı üretim salgını baş gösterir.Toplum ansızın geçici bir barbarlığa geri dönmüştür;sanki bir kıtlık,evrensel bir yıkım savaşı tüm geçim kaynaklarının kökünü kurutmuş,sanayi ve ticaret yok edilmiştir.Peki,neden böyle olur ? ... Toplumun buyruğundaki üretici güçler artık burjuva mülkiyetinin koşullarını geliştiremez olmuşlardır ... ...Peki,Burjuvazi bu bunalımların üstesinden nasıl gelir ? ... ... daha yaygın ve daha yıkıcı bunalımların yolunu açarak ve bu bunalımları önlemenin yollarını tıkayarak.''
- Bachofen'e göre erkekle kadının karşılıklı toplumsal durumundaki tarihsel değişmeler, insanların gerçek yaşam koşullarındaki gelişmenin değil, bu yaşam koşullarının aynı insanların beyinlerindeki dinsel yansımasının ürünüdür.
- Tüm toplumların bugüne kadarki tarihi,** sınıf savaşımlarının tarihidir. Özgür yurttaşlar ile köleler, patriciler ile plebler, toprak beyleri ile toprak köleleri, lonca ustaları*** ile çıraklar, sözün kısası ezenler ile ezilenler sürekli karşı karşıya gelmişler, her seferinde ya toplumun tümden devrimci bir dönüşüme uğramasıyla ya da çatışan sınıfların ortak yıkımıyla sonuçlanan, kimi zaman gizliden gizliye, kimi zaman açıktan açığa, ama dur durak bilmeyen bir savaşım içinde olmuşlardır
- Modern sanayi, Amerika?nın keşfiyle yolu açılan dünya pazarını kurmuş; bu pazar ticaretin, deniz ve kara ulaşımının olağanüstü bir biçimde gelişmesine yol açmış; bu gelişme de sanayinin yayılmasını sağlamıştır. Sanayi, ticaret, denizyolları ve demiryolları yaygınlaştıkça burjuvazi de gelişmiş, sermayesini artırmış ve ortaçağdan arta kalan tüm sınıfları sahne arkasına itmiştir. Demek ki, modern burjuvazinin kendisi de uzun bir gelişme sürecinin, üretim ve değişim biçimlerinde gerçekleşen bir dizi devrimin ürünüdür.
- Burjuvazi, tarihsel olarak, son derece devrimci bir rol oynamıştır
- Burjuvazi, köyleri kentlerin egemenliği altına sokmuştur. Çok büyük kentler yaratmış, kentlerin nüfusunu kırsal nüfusa oranla büyük ölçüde artırmış, böylece nüfusun hiç de azımsanmayacak bir bölümünü kırsal yaşamın miskinliğinden kurtarmıştır. Tıpkı köyleri kentlere bağımlı kıldığı gibi, barbar ve yarı barbar ülkeleri uygar ülkelere, köylü ulusları burjuva uluslara, Doğu?yu da Batı?ya bağımlı kılmıştır.
- Ürünleri için durmadan genişleyen bir pazar gereksinimi, burjuvaziyi yeryüzünün dört bir yanına salar. Burjuvazinin her yerde yuvalanması, her yere yerleşmesi, her yerle bağlantılar kurması gerekir.
- Burjuvazi, tüm üretim araçlarının hızla gelişmesi, ulaşım ve iletişimin büyük ölçüde kolaylaşması sonucunda, tüm ulusları, dahası en barbarlarını bile uygarlığın bağrına çekmektedir. Malların ucuz fiyatları, burjuvazinin tekmil Çin Seddi?ni yerle bir ettiği ve barbarların yabancılara karşı inatla besledikleri nefreti dize getirdiği ağır toplardır. Burjuvazi, tüm ulusları yok olup gitmemek için burjuva üretim biçimini benimsemeye zorlamakta; onları kendisinin uygarlık adını verdiği şeyi kabullenmek, yani burjuvalaşmak zorunda bırakmaktadır. Sözün kısası, burjuvazi kendi suretinde bir dünya yaratmaktadır. Burjuvazi, köyleri kentlerin egemenliği altına sokmuştur. Çok büyük kentler yaratmış, kentlerin nüfusunu kırsal nüfusa oranla büyük ölçüde artırmış, böylece nüfusun hiç de azımsanmayacak bir bölümünü kırsal yaşamın miskinliğinden kurtarmıştır. Tıpkı köyleri kentlere bağımlı kıldığı gibi, barbar ve yarı barbar ülkeleri uygar 25 ülkelere, köylü ulusları burjuva uluslara, Doğu?yu da Batı?ya bağımlı kılmıştır
- Tek-eşlilik, hiçbir şekilde, bireysel cinsel aşkın meyvesi olmadı; evlilikler, geçmişte olduğu gibi, gene büyükler tarafından kararlaştırıldıklarına göre, tek-eşlilikle bireysel cinsel aşkın hiçbir ilişkisi yoktur. Bu doğal koşullar üzerine değil, ekonomik koşullar üzerine kurulmuş ilk aile biçimi oldu. Aile içinde erkeğin egemenliği ve yalnızca ondan olabilecek ve babanın serveti kendilerine kalacak çocukların doğması, karı-koca evliliğinin, Yunanlılar tarafından içtenlikle açıklanmamış gerçek erekleri işte bunlardı. Bununla birlikte, bu evlilik onlar için bir yük, tanrılara, devlete ve atalarına karşı, yerine getirmeleri gereken bir görevdi. Öyleyse, karı-koca evliliği tarihe asla erkekle kadının karşılıklı uzlaşması olarak girmez ve hele en yüksek evlenme biçimi olarak asla kabul edilemez. Aksine: bir cinsin diğeri tarafından uyruk altına alınması olarak bütün tarih öncesinin o zamana kadar bilmediği, iki cins arasındaki bir çatışmanın açığa vurulması olarak ortaya çıkar.
- Morgan, hetairisme adı altında, erkeklerin, karı-koca evliliği dışında, evli olmayan kadınlarla evlilik-dışı ilişkilerini anlatır; bu ilişkiler bilindiği gibi, bütün uygarlık dönemi süresince çok değişik biçimler altında varlıklarını sürdürerek, açık fuhuş biçimine dönüşürler. Bu hetairisme, doğrudan doğruya grup halinde evlenmeden, kadınların, namus haklarını elde etmek için, kendilerini vermesinden gelir. Para için kendini vermek, önceleri bir dinsel eylemdi. Bu iş, Aşk tanrıçasının tapınağında yapılıyordu. Başlangıçta alınan para, tapınak hazinesine gidiyordu. Ermenistan'daki Anaitis, Korent'teki Afrodit tapınaklarının köleleri, tıpkı Hindistan tapınaklarına bağlı ve bayader adı verilen kutsal dansözler gibi, ilk fahişeler oldular. Başlangıçta bütün kadınlar için bir görev olan bu kendini verme, sonraları bütün öbür kadınlar yerine yalnızca rahiber tarafından uygulanır oldu. ... aslında hetairisme'in kınanması erkekler için değil, kadınlar içindir; böylece erkeğin kadın üzerindeki kayıtsız şartsız egemenliğini, toplumun temel yasası olarak bir kez daha açıklamak için, kadınlar toplum dışına sürülüp atılır.