- Karı-koca evliliği ve hetairisme'in yanı sıra, aldatma, kaçınılmaz bir toplumsal kurum haline geldi, yasaklanan ve şiddetle cezalandırılan ama buna rağmen yok edilmesi olanaksız bir toplumsal kurum. Babalığın gerçekliği, geçmişte olduğu gibi, gene meşru bir kanıya dayanır kaldı. Buradaki çözümlenmesi zor görünen çelişkiyi çözümlemek için Napolyon yasası şöyle buyurur: "Madde 213. -Evlilik sırasında gebe kalınan çocuğun babası, kocadır." Üç bin yıllık karı-koca evliliğinin varmış olduğu kutsal sonuç, işte budur.
- Fourier'nin sözü, durumun gereklerine göre yapılmış bütün evlenmelere uygun düşer: "Nasıl dilbilimde, iki olumsuz sözcükten bir olumlama çıkarsa, evlilik ahlâkında da, iki fuhuştan bir iffet çıkar."
- Kadın-erkek arasında, daha önceki toplumsal durumlardan bize miras kalmış bulunan eşitsizlik, hiçbir zaman, kadının ekonomik baskı altında oluşunun nedeni değil, sonucudur. Çocuklarıyla birlikte birçok evli çifti kapsayan eski komünist ev ekonomisinde, kadınlara bırakılan ev yönetimi, tıpkı erkekler tarafından yiyecek sağlanması gibi, toplumsal zorunluluk taşıyan bir kamu işiydi. Ataerkil aile ve ondan da çok tek-eşli olan bireysel aileyle birlikte her şey değişti. Ev yönetimi, kamusal niteliğini yitirdi. Bu iş artık toplumu ilgilendirmiyor: bir özel hizmet haline geldi; toplumsal üretime katılmaktan uzaklaşırken kadın, bir başhizmetçi oldu. Toplumsal üretim yolunu -ama yalnız proleter kadına- yeniden açan, günümüzün büyük sanayidir; ama bu yol, öylesine koşullar içinde açılmıştır ki, kadın, eğer ailenin özel hizmetiyle ilgili görevlerine yerine getirmek isterse toplumsal üretimin dışında kalır ve bir şey kazanamaz; buna karşılık, eğer toplumsal üretime katılmak ve kendi hesabına kazanmak isterse, ailesel görevlerini yerine getirmekten uzak kalır. Kadın için bütün çalışım kollarında, fabrikadaki gibi, doktorluk ve hukukçulukta da durum budur. Modern karı-koca ailesi, açık ya da gizli, kadının evsel köleliği üzerine kurulmuştur; ve modern toplum, sadece karı-koca ailelerinden meydana gelen bir kütledir. Günümüzde erkek çoğunlukla hiç değilse varlıklı sınıflarda, ailenin dayanağı olmak ve onu beslemek zorundadır; bu durum, ona hiçbir hukuksal ayrıcalıkla desteklenmeyi gereksinmeyen, egemen bir otorite kazandırır. Aile içinde erkek burjuvadır; kadın proletarya rolünü oynar. Ama sanayi dünyasında proletaryayı ezen ekonomik baskının özgül niteliği, kendini bütün sertliğiyle, ancak kapitalist sınıfın bütün yasal ayrıcalıkları kaldırıldıktan ve iki sınıf arasında tam bir hukuki eşitlik sağlandıktan sonra gösterir; demokratik cumhuriyet, iki sınıf arasındaki uzlaşmaz karşıtlığı yok etmez; tersine, bunlar arasındaki savaşımın, üzerinde yapılacağı alanı ilk hazırlayan odur. Aynı biçimde, erkeğin kadın üzerindeki egemenliğinin özel niteliği, bu iki cins arasında gerçek bir toplumsal eşitlik kurma zorunluluğu ve bunun yolu, bütün bunlar, kendilerini ancak erkekle kadın tamamen eşit hukuksal haklara sahip oldukları zaman apaçık göstereceklerdir. O zaman görülecektir ki, kadını kurtuluşunun ilk koşulu bütün kadın cinsinin yeniden toplumsal üretime dönmesidir ve bu koşul karı-koca ailesinin, toplumun ekonomik birimi olarak ortadan kaldırılmasını gerektirir.
- ... özellikle uzun süren on nişanlılık durumundan dokuzu, evlilikte sadakatsizlik için gerçek bir hazırlık okuludur.
- ... ortadan kaldırılması yakın görünen kapitalist üretimden sonra, cinsel ilişkilerin düzenlenme biçimi üzerine bugünden düşünülebilecek şey, özellikle olumsuz bir nitelik taşır ve öz bakımından, ortadan kalkacak olanla yetinir. Ama bu işe hangi yeni ögeler katılacak? Bu, yeni bir kuşak yetişince belli olacak: yaşamlarında, bir kadını asla parayla ya da başka bir toplumsal güç aracıyla satın almamış olacak yeni bir erkekler kuşağı; kendini gerçek aşktan başka hiçbir nedenle bir erkeğe vermeyecek ya da bunun ekonomik sonuçlarından korkarak kendini sevdiği kimseye vermekten vazgeçmeyecek olan yeni bir kadınlar kuşağı. İşte bu insanlar dünyaya geldiği zaman, bugün onların nasıl davranmaları gerektiği üzerine düşünülen şeylere hiç kulak asmayacaklar; kendi pratiklerini ve herkesin davranışını yargılayacakları kamuoyunu kendileri yaratacaklardır -bir nokta, işte bu kadar.
- Babalık hukuku, servetin çocuklara intikali, ailede servet birikimini kolaylaştırır ve aileyi gens karşısında bir güç durumuna getirir; servetler arasındaki fark, soyluluk ve soydan geçme bir krallığın ilk izlerini yaratarak, kuruluş üzerinde etkili olur; önceleri savaş tutsaklarıyla sınırlanan kölelik, daha o zamandan aşiret üyelerinin, hatta kendi öz gens üyelerinin köleleştirilmesi yolunu açar; aşiretten aşirete eski savaş bu çağdan itibaren, sürü hayvanları, köleler, hazineler kazanmak için, karada ve denizde sistemli bir yağmacılık biçiminde, yani normal kazanç kaynağı biçiminde yozlaşır; sözün kısası zenginlik, en yüksek iyilik olarak övülür ve değerlendirilir ve zenginliklerin zora dayanarak çalınmasını haklı göstermek için eski soya dayalı gentilice kurallar çiğnenir. Artık bir tek şey eksiktir. Yalnızca özel kişiler tarafından az zamandan beri edinilmiş bulunan zenginlikleri, gentilice düzenin komünal geleneklerine karşı koruyabilecek ve yalnızca eskiden o kadar hor görülen özel mülkiyeti kutsallaştırarak ve bu kutsal şeyi bütün insan topluluğunun en yüce ereği olarak bildiren bir kurum eksikti. Ayrıca mülkiyet edinmenin, başka bir deyişle, zenginliklerdeki durmadan daha hızlı bir büyümenin art arda gelişmiş yeni biçimleri üzerine, genel olarak toplum tarafından yasaya uygunluk mührünü de basan bir kurum eksikti. Yalnızca toplumda başlamış bulunan sınıflar halindeki bölünmeyi değil, ayrıca mülk sahibi sınıfın hiçbir şeye sahip olmayan sınıfı sömürme hakkını ve onun üzerindeki egemenliğini de sürdürüp götüren bir kurum eksikti. İşte bu kurum ortaya çıkar. Yani "devlet" icat edilir.
- Bu aynasızlık mesleği, özgür Atinalıya öylesine alçaltıcı görünüyordu ki, kendisini böyle bir alçaklığa vermektense silahlı bir köle tarafından tutuklanıp götürülmeyi yeğ tutuyordu. İşte bu, hala gensin eski zihniyetiydi. Devlet, polis olmadan varlığını sürdüremezdi, ama henüz gençti ve gensin eski üyelerine utanılacak bir şey gibi görünen bir mesleği saygıdeğer kılmak için yeterli manevi otoriteye sahip değildi.
- Prenslerin dalkavuğu ukala Avrupalıların iddia ettikleri gibi, Atina'yı yıkan demokrasi değil, özgür yurttaşın çalışmasını yadsıyan kölelik düzenidir.
- Galler ülkesinde bir evlilik, ancak yedi yıl sonunda bozulmaz, daha doğrusu feshedilmez duruma geliyordu. Yedi yıldan yalnızca üç gece de eksik olsa, eşler ayrılabilirlerdi. ... Eğer kadın, ayrıldıktan sonra bir başka kocaya varır ve ilk kocası onu geri almaya gelirse, yeni evlilik yatağına ayak atmış bile olsa, eski kocasıyla gitmek zorundaydı. ... Kadın, birçok nedenlerle ortaya çıkabilecek, ayrılma sırasında haklarından hiçbir şey kaybetmeden, boşanmayı isteyebilirdi: örneğin kocasının ağzının kokması yeterdi.
- Ama burjuvazi, kendisine ölüm getiren silahları geliştirmekle kalmamış, bu silahları kullanacak insanları, modern işçi sınıfını, proleterleri de var etmiştir.