- Kendini insanlığa bakarak sına.
Şüphe edenin şüphesini, inananın inancını besler bu... - Mantık istediği kadar sarsılmaz olsun, yaşamak isteyen bir adama direnemez.
- Bu dilekçe çok önemliydi çünkü, dava çoğunlukla savunmanın uyandırdığı ilk izlenime bağlı oluyordu.
- Adaletin hareket etmemesi gerekiyor, aksi halde terazi sallanır ve doğru ölçemez.
- İnsan bazı anlarda çalışamayacak halde olabilir, ama bu anlar eski başarıların hatırlanması ve daha sonra, engel ortadan kaldırıldığında, insanın şüphesiz daha bir azimle ve gayretle çalışacağının düşünülmesi için de en iyi zamandır.
- Bir sürü boş şey arasında adalet kaybolup gidiyor! Ortada hiçbir şey yokken, mahkeme bir suç yaratıyor.
- Ve her şeye rağmen bazen şuna inanıyorum: Eğer mutluluktan ölünüyorsa, bu benim başıma gelmeli. Ve eğer ölüme yazgılı biri mutluluk sayesinde hayatta kalıyorsa, o zaman hayatta kalacağım.
- Üçüncü bir yolda ilerlemek istiyorum; sana ya da ona değil, yalnızlığa çıkan yolda.
- "Bu köy şatonundur", dedi. "Burada oturan ya da geceleyen, bir bakıma şatoda oturmuş ya da gecelemiş sayılır. Bu Kont'un izniyle olabilir. Sizinse böyle bir izniniz yok, varsa bile göstermediniz."
K. yattığı yerde yarı doğrulup eliyle saçlarını düzeltti. Gözlerini kaldırıp başucundaki iki adama bakarak, "Yoksa yolu şaşırıp yanlış bir köye mi geldim?" dedi. "Bir şato var mı burada?" - Ve işte o zaman öğrenmeye başladım! Oh, insan zora gelince öğreniyor, bir çıkış yoluna kavuşmak istedi mi öğreniyor, hiçbir şeye aldırış etmeden öğreniyor! Kamçıyla denetliyor kendini, öz varlığında en ufak bir direnişle karşılaşmaya görsün, etini kıymık kıymık ediyor.