- Aylar sonra ilk defa gözlerim bir işe yarayacak seni görerek.
- Geçenlerde bir kez, senden korktuğumu öne sür-memin nedenini sormuştun. Genellikle olduğu gibi, verecek hiçbir cevap bulamadım, kısmen tam da sana karşı duyduğum bu korku yüzünden, kısmen de bu korkuyu gerekçelendirmek üzere, konuşurken toparlayabileceğimden çok daha fazla ayrıntı gerektiği için. Ve şimdi burada sana yazılı bir cevap vermeyi deniyor olsam da, bu fazlasıyla eksik kalacaktır, çünkü bu korku ve onun etkileri senin karşında yazarken de ket vuruyor bana ve dahası meselenin büyüklüğü, hafızamın ve aklımın sınırlarını çok aşıyor.
- Masada yalnızca yemekle ilgilenilmeliydi, oysa sen tırnaklarım temizler ve keserdin, kurşunkalemleri tıraş ederdin, kürdanla kulaklarını karıştırırdın. Lütfen, baba, beni yanlış anlama, tamamen önemsiz ayrıntılar olabilir, ancak benim için böylesine belirleyici bir insan olan sen, bana dayattığın davranış kurallarına bizzat kendin uymadığın için ezici bir boyut kazandı bunlar.
- Daima utanç içindeydim, ya senin emirlerine uyuyordum, ki utanç vericiydi bu, çünkü bu emirler yalnızca benim için geçerliydi; ya da dikkafalıydım, ki bu da utanç vericiydi, çünkü sana karşı nasıl dikkafalı olabilirdim, veya emirlerini yerine getirmeyi beceremiyordum, çünkü sözgelimi senin gücüne, senin iştahına, senin becerine sahip değildim, yine de sen bunları sanki sıradan bir şeymiş gibi talep ediyordun benden; tabii ki en büyük utanç da buydu. Çocuğun düşünceleri değil, ama duyguları böyle etkileniyordu.
- Yanımda yürüyordun Milena,düşünsene,yanımda yürümüştün!
- Özgürlüğü kısıtlamaya çalıştıkları ve tutukluluğunun gerçekten ciddiyet kazandığı duygusuna kapılan K. bir sıçrayışta setten aşağı atladı. Şimdi kalabalıkla yüz yüzeydi. İnsanları yanlış mı değerlendirmişti? Konuşmasına çok mu umut bağlamıştı? Konuştuğu süre boyunca yüzlerini saklamışlardı da, şimdi sıra harekete geldiğinde maskeler düşüyor muydu? Çevresindekiler ne biçim insanlardı!
- Bu şartlar altında, ortalama bir insan yaşamının bu konularda birkaç kez başarıya ulaşmaya yeterli olması bazen şaşırtıcıydı. Herkesin başına geldiği gibi insan, hiçbir şey elde edemediğini düşündüğü hüzünlü anlar yaşardı; bu anlarda hiçbir yere varamadığını, yalnızca başlangıçtan itibaren iyi biteceği belli olan davaların mutlu sonuca ulaştığını ve bunun için dış yardıma gerek bile olmadığını, geride kalan tüm davaların ise yapılan her şeye, tüm çabalara ve belli bir zevk veren tüm küçük başarılara karşın başarısızlığa uğradığını düşünürdü.
- Zan altındaki bir insanın sırtüstü yatmak yerine huzursuz olması çok daha iyidir, çünkü sırtüstü yatan kişi farkında olmaksızın kendini terazinin bir kefesinde bulup günahlarının ağırlığıyla tartılabilir.
- Beni sürekli uymaya zorladığın davranış kurallarına, bizzat sen hiç uymuyordun; bu yüzden benim dünyamı üçe bölmüştün; benim, yani senin kölen olan benim için icat ettiğin ve üstelik bilmediğim ve bu nedenle tam olarak uygulayamadığım yasalar ve bu yasaların altında yaşayan bir bölüm; sonra senin yönetiminle ve emirler yağdırarak ve bu yasalara uyulmadığı için öfkelenerek yaşadığın ve benim dünyamdan kopardığın uzak ikinci bir dünya ve son olarak tüm diğer insanların yaşadığı her türlü emirden ve itaatten uzak mutlu yaşadıkları bir üçüncü dünya.
- Tutuklu olan birinin yalnızca cezaevinden kaçmakla yetinmeyip kaçtığı cezaevini güzel bir saraya dönüştürmek isteği gibi bir şey bu. Kaçarsa cezaevini saraya dönüştüremez, cezaevini saraya dönüştürürse kaçamaz.