- İşte bu sebeple asılıyoruz küreklere, durmadan geçmişe doğru sürüklensek de, akıntıya karşı ilerleyen teknelerimizde.
- Belli bazı erdemler doğuştan gelen imkansızlıklar nedeniyle herkese eşit dağıtılmamıştır.
- "Anlayışla gülümsedi - yo, anlayışlı bir tebessümden çok daha fazlasıydı. Ömrün boyunca taş çatlasın dört ya da beş kez karşına çıkabilecek, şu sonsuz bir güven telkin eden, nadir gülümsemelerdendi. Ebedi ve ezeli dünyanın tamamıyla bir anlığına yüzleştikten -ya da yüzleşmiş gibi göründükten-, sonra, sizin lehinizdeki, karşı konulmaz bir ön yargıyla size odaklanmıştı sanki. Sizi tam da anlaşılmak istediğiniz gibi anlıyor, size, kendinize inanmak istediğiniz şekilde inanıyor ve sizden tıpatıp vermek istediğiniz, vermeyi umduğunuz izlenimi edindiğini belirterek, içinizi rahatlatıyordu. Tam bu noktada gülümseme kayboldu - kendimi otuzu yeni devirmiş, genç, kibar, konuşmasındaki tumturaklı resmiyet gülünçlüğün kıyısından son anda dönen,tuttuğunu koparan bir sonradan görmeye bakarken buldum."
- Yalnız bir insanın hayalinde biriktirdiklerini hiçbir taze tutku, hiçbir yeni ateş yok edemez.
- "... bazı temel incelikler dünyaya adaletsiz dağılmıştır."
- Bizler akıntıya karşı kürek çekip sularla boğuşurken aslında durmaksızın geriye, yani geçmişe doğru gitmiyor muyuz zaten.
- Daha genç olduğum ve daha kolay etkilendiğim yaşlarda, babamın bana verdiği bir öğüt, o gün bugündür hiç aklımdan çıkmaz. ?Birini eleştirmeye kalktığında? demişti, ?herkesin seninle aynı imkânlarla dünyaya gelmemiş olduğunu aklına getir.?
- Her insan kendinde en az bir büyük erdem olduğuna inanır. Benimki, tanıdıklarım arasında en dürüst kişi olmamdır.
- "Bu dünyada yalnızca kovalananla kovalayan, her an bir şeylerle meşgul olanla yorgun düşmüşler vardır."
- Ne ateş ne de su, insanın yüreğinde biriktirdiklerine kafa tutabilir.