Anlayışla gülümsedi - yo, anlayışlı bir tebessümden çok daha fazlasıydı. Ömrün boyunca taş çatlasın dört ya da beş kez karşına çıkabilecek, şu sonsuz bir güven telkin eden, nadir gülümsemelerdendi. Ebedi ve ezeli dünyanın tamamıyla bir anlığına yüzleştikten -ya da yüzleşmiş gibi göründükten-, sonra, sizin lehinizdeki, karşı konulmaz bir ön yargıyla size odaklanmıştı sanki. Sizi tam da anlaşılmak istediğiniz gibi anlıyor, size, kendinize inanmak istediğiniz şekilde inanıyor ve sizden tıpatıp vermek istediğiniz, vermeyi umduğunuz izlenimi edindiğini belirterek, içinizi rahatlatıyordu. Tam bu noktada gülümseme kayboldu - kendimi otuzu yeni devirmiş, genç, kibar, konuşmasındaki tumturaklı resmiyet gülünçlüğün kıyısından son anda dönen,tuttuğunu koparan bir sonradan görmeye bakarken buldum.
Diğer F. Scott Fitzgerald Sözleri ve Alıntıları
- Başını kaldırıp ürkütücü yapraklar arasından bildiğinden farklı, yabancı bir gökyüzüne bakıp, bir gülün aslında ne kadar korkunç olabileceğini, gün ışığının özene bezene büyütülmüş çimenlere nasıl da çiğ vurduğunu görünce baştan ayağa titremiştir herhalde. Yeni bir dünyaydı bu, gerçekliğini yitirmiş maddeler dünyası; rastgele oradan oraya sürükleniyordu... Tıpkı boz bulanık ağaçların arasından kendisine yaklaşan külleşmiş kaçık gibi.
- Bu mavi çimenliğe ulaşmak için çok uzun bir yol kat etmişti, şimdi düşünü elini uzatsa tutabileceği kadar yakında hissetmiş olmalıydı. Oysa çoktan geride kalmıştı bu düş, şehrin ötesinde, cumhuriyetin karanlık tarlalarının yuvarlana yuvarlana gecenin karanlığına karıştığı o uçsuz bucaksız bilinmezlikte, geçmişte kalmıştı.
- Gatsby o yeşil ışığa, geçen her yıl bizden biraz daha uzaklaşan orgazmik geleceğe inanmıştı. O zamanlar kaçtı elimizden, ama önemli değil, yarın daha hızlı koşacak, kollarımızı daha ileriye uzatacağız... Ve güzel, aydınlık bir sabah...
Böylece asılıyoruz küreklere, geçmişe doğru savrulup dursak da, teknelerimizle akıntıya karşı ilerlemeyi sürdürüyoruz. - Başını kaldırıp ürkütücü yapraklar arasından bildiğinden farklı, yabancı bir gökyüzüne bakıp, bir gülün aslında ne kadar korkunç olabileceğini, gün ışığının özene bezene büyütülmüş çimenlere nasıl da çiğ vurduğunu görünce baştan ayağa titremiştir herhalde. Yeni bir dünyaydı bu, gerçekliğini yitirmiş maddeler dünyası; rastgele oradan oraya sürükleniyordu... Tıpkı boz bulanık ağaçların arasından kendisine yaklaşan külleşmiş kaçık gibi.
- Bu mavi çimenliğe ulaşmak için çok uzun bir yol kat etmişti, şimdi düşünü elini uzatsa tutabileceği kadar yakında hissetmiş olmalıydı. Oysa çoktan geride kalmıştı bu düş, şehrin ötesinde, cumhuriyetin karanlık tarlalarının yuvarlana yuvarlana gecenin karanlığına karıştığı o uçsuz bucaksız bilinmezlikte, geçmişte kalmıştı.
- Gatsby o yeşil ışığa, geçen her yıl bizden biraz daha uzaklaşan orgazmik geleceğe inanmıştı. O zamanlar kaçtı elimizden, ama önemli değil, yarın daha hızlı koşacak, kollarımızı daha ileriye uzatacağız... Ve güzel, aydınlık bir sabah...
Böylece asılıyoruz küreklere, geçmişe doğru savrulup dursak da, teknelerimizle akıntıya karşı ilerlemeyi sürdürüyoruz. - Ne zaman, birini tenkide davranacak olursan, hatırdan çıkarma, herkes senin imkanlarında gelmemiştir dünyaya!
- İçinden ne zaman birini eleştirmek gelse,bu dünyada herkesin senin sahip olduğun üstünlüklerle doğmadığını anımsa,yeter.
- İstersen altın şapkalar tak, eğer onu etkileyecekse;
Yükseğe sıçrayabiliyorsan, onun için de sıçra,
Ta ki o, ''Altın şapkalım, yükseklerde uçan sevgilim,
Sen benim olmalısın!'' diyene kadar.
Thomas Parke D'Invilliers - Birini yargılamaya kalkıştığında onun sendeki ayrıcalıklara sahip olmama ihtimalini hatırla.