- "Hepimiz yarı safız, yarı akıllı. Aptallık olmadan akıl olmaz.
- Ne kadar az bilirsen bilmek istemediğin şeyleri, o kadar az incelir derin, incinir kalbin. O kadar az kanarsın.
- İnsanın imkanları ne kadar kısıtlıysa, şerefinin bedeli o kadar yüksekti.
- Öldüğümüzde ruhumuz bedenimizi terk edip bir uçan balon gibi derhal gökyüzüne mi yükselir acaba? Yoksa biraz oyalanır mı etrafta?
- Böyledir işte. Kimse mayası bozukları, zorbaları sevmez. Ama kimse onlara "yeter" demez. Bu yüzden zorbadır ya onlar. Bunu da en iyi ben bilirim, çünkü ben de onlardan biriydim ve hala da öyleyim.
- Annem batıl inançları olan bir kadındı. Evimizin her yerinde nazar boncukları asılıydı. Ceplerime, sırt çantama boncuk koyardı. Bir keresinde deri ceketime dikilmiş bir tane bulmuştum. Gece ıslık çalmaz, ev içinde şemsiye açmaz ve güneş battıktan sonra tırnaklarımızı kesmezdik. Uğursuzluktan korunmak için iç çamaşırımızı ters giyerdik bazen. Yemek masasında elden ele bıçak vermezdik. Annem beni başkalarından sakınmak için elinden gelen her şeyi yaptı. Ama içimde toplanan cerahati unuttu. İnsanı kendi ruhundaki habislikten koruyamaz hiçbir şey.
- Varlıklar bir kez sana itimat ettiler mi sırlarını açarlardı. Birden değil, peyderpey. O zaman bilirdin hangi bitki hangi derde devadır. Evrendeki her cisim, ne kadar albenisiz ya da ehemmiyetsiz görünürse görünsün, bir başka şeye yanıt olsun diye yaratılmıştı. Derdin olduğu yerde deva da vardı, üstelik şaşırtıcı yakınlıkta. Mesele görebilmekti.
- Bilmediği yerlere seyahat etmek, yabancılarla tanışmak, ufkun ötesindeki kıtaları keşfetmek ilgisini çekmiyordu. Dünya binbir çeşidiyle dolu olsa da, insan dediğin her yerde aynıydı.
- Ta Nuh Nebi'den beri Mezopotamya yerlileri Tanrıların Gözyaşları derdi elmaslara. Onların gökteki yıldızlardan dökülen tozlardan veya fırtınalı gecelerde yıldırımlardan kopan kıymıklardan yapıldığına inanırlardı. Ne hayal gücü! İnsanlar anlayamadıkları bir cisimle karşılaştıklarında başlıyorlardı uydurmaya.
- Elmasla kıyaslandığında, yaz yağmurundan bile kısaydı insan ömrü. Seksen yaşında bir insan dirençsiz ve ihtiyarken, seksen yaşında bir elmas henüz bebek sayılırdı.