- "Ne demişler, yağız ata binmek isteyen belini kırabilir." "Ne demek şimdi bu?" "Bilmem. Kulağa hoş geliyor ama." Güldüler, kahkahaları geceye yayıldı. "Peki o zaman, şunu dinle" dedi Adem. "Niyetin tükürmekse, bari rüzgara karşı durma!" "Doğru! Dünyanın öbür ucuna kaçsan da kendi kıçından kurtulamazsın." "Gördüğün kötülüğü suya, iyiliği mermere yaz."
- Ne zaman üç ya da daha fazla kişi dar bir alanda uyusalar, er ya da geç soluk alıp verişleri eşzamanlı oluyordu. Belki de bu, Tanrı'nın bize didişip durmaktan vazgeçtiğimiz takdirde eninde sonunda birbirimize uyum sağlayacağımızı anlatma şekliydi.
- Bu işler böyledir. Çakallara bir şey olmaz. Yalnızca çakalcılık oynayanlar yakalanır. Bizim gibilerin daha iyi olduğumuzu iddia etmiyorum. Çakalcılık oynamak çakal olmaktan beterdir bazen.
- Yanlış davalar uğruna dövüşmekle öyle meşguldüm ki bana en çok ihtiyacı olduğu zamanlarda yanında durmadım.
- Keşke beni affedebilse. İçi elverse. Beni sevmesini beklemiyorum. Boş bir hayal olurdu bu. Kendi iyiliği için istiyorum beni affetmesini. Öfke zararlı şey; adamı kanser eder.
- Bir adama durup dururken, havadan sudan bahseder gibi suçunu hatırlatmak olacak iş değildir. Ancak bıçak kemiğe dayanınca söylenir böyle şeyler. Aksi halde kimse kimseye dünü hatırlatmaz. Hapisteki bir adam zaten geçmişe hapsolmuştur.
- Feci bir şöhretim vardı burada. Hala da var. Beni neyin ne zaman sinirlendireceğini kestiremezlerdi. Çoğu zaman ben bile bilmezdim. Ayarım bozulunca saldırganlaşırdım. Sol yumruğum tuğla kadar sertti. Durup dururken patlıyordum. Benim dışımda böyle krizler geçiren bir tek kokain bağımlıları vardı. Canları mal çekip de bulamadılar mı tepeleri atardı. Oysa ben bağımlı değilim. Bu beni daha ürkütücü kılıyor galiba. Ayıkken ruh halim bu. Kendime zarar verirdim. Kafama. İçindekilerden hoşlanmıyordum. Avuçlarımın içinde sigara söndürürdüm. Şişmiş gözler gibi kabarırlardı. Bacaklarıma kesikler atardım. Bacaklarda et çok malum; baldırlar, dizler, bilekler. Bol seçenek. Hapishanede tıraş bıçağı altın değerindedir ama bulmak imkansız değildir.
- Benim öyle kolay lokma olmadığımı anlamalıydı. En büyük korkaklığım bundan seneler evveldi. Sünnetçiden kaçıp ağaca tırmanan bir çocuktum. İşe yaramadı. O günden sonra asla kaçmadım. Hep yüzleştim. Korkularımla, düşmanımla, cümle alemle. Hata yaptığım oldu. Hem de ne vahim hatalar. Ama kaçmadım.
- Gazete küpürünü ikiye katlıyor, sonra da büküyorum. Bir dikdörtgen, bir kare, iki üçgen... Köşeleri birleştirip üçgenleri ayırıyorum. Kağıttan bir gemi oluyor. Yere bırakıyorum. Ne yüzdürecek su var ne de yelkenleri dolduracak rüzgar. Sanki betondan yapılmış. Hiçbir yere gidemiyor. Tıpkı göğsümdeki ağrı gibi.
- Kimi insan kendi kendinin mucididir.