- Mahallenin sohretini sehr-i Istanbul'un surlarindan asirip yedi duvele gumbur gumbur duyuran bir baska husus da, sicak esen bad-i berin'in tasidigi husn-i adabti. Karincayi incitmemek icin topraga yumusak basmaktan, densize haddini en munasip zamanda, en munasip sekilde bildirmeye; zayifin omzuna cikmamaktan, uzatilan her eli opmemeye kadar envai cesit hususta en isabetli tavri takinmayi sart kosan husn-i adabin kaideleri, bir bir saptandiktan sonra, her yeni dogan bebegin kundagina yazilirdi. Edep ve terbiye esasina gore kaleme alinan husn-i adab kaideleri, agir ve huzunlu bir sarkinin nagmeleri gibi sindire sindire, tadina vara vara icra edilmeyi talep ederdi. Incecik bir dere misali heybetli daglarin arasindan kivrilip onunu acarak; dalindan dusmus bir kus misali her yurek atisinda silanin kadrini bilerek; ruzgarda savrulan kuru bir yaprak misali ayriligin huznunu iliklerinde hissederek; gunes altinda katre katre eriyen kar parcasi misali zamanla hesaplasarak; camura dusmus inci misali karanligin ortasindan isil isil bakmakta inad ederek; ve kirkbir cesit baharatinin kirkbirini de bagrina basan mesir macunu misali ayri gayri tanimadan edibane, hakimane, rindane yasamayi, yasayabilmeyi ogutlerdi husn-i adab kaideleri. Mahallelinin indinde, iste bu kaidelere kulak asmayanlari, bad-i berin'in sicak nefesinden cok, kendi vicdanlari yakardi gunun birinde.
- Kul Huseyin ile Budala Tosun dudaklarindan tebessum eksik olmayan, agizlarindan bal damlayan, kimsenin kusurunu gormeyen dervislerdi. Adeta tum omurlerini dar-ul hayal ile dar-ul hakikati birbirinden ayiran hatt-i fasili silmeye vakfetmislerdi. Onlari kizdirmak, deveye hendek atlatmaktan cok daha zordu. Her Allahin gunu kendilerine keyifli bir mesgale bulur; o da olmadi, bildikleri veyahut layikiyla oracikta uydurduklari hikayeleri ballandira ballandira anlatarak etraflarina nese sacarlardi.
- Su dedi ki, velev ki, Pinhan yanlis saymisti. Akil gozuyle iki parmaga denk dusenin sakin gonul gozu hesabi bir olmasindi? Kem tekmil harfler, kelimeler ve ayetler bir noktadan cikmaz ve yine o noktaya kavusmak icin yanip tutusmaz miydi? Madem ki adi Pinhan'di, zahiride saydigini batinide tekrar tekrar hesaplamaliydi. Zira, esigin iki yanina serdigi, iki apayri renkteki denizler, aslinda tek ve hudutsuz bir ummandi. Hal boyle ise iki yurek tek bir vucutta pekala bagdasir, kucaklasirdi. O vakit husumet gider, ayri gayri kalmaz, kabuslar tutunacak dal, kurulacak taht bulamazlardi. Ta kalubeladan bu yana yazilan destanlar bunu anlatirdi. Canansiz can, cansiz canan olamazdi. Asigin da masugun da gidasi, mayasi askti. Iki yurek bir carpardi. Pinhan o zaman itiraz edip, heyecanla atildi:
"Lakin o yureklerden biri benim yuregim; de bana, ya oteki kimin? Ben kimin pesindeyim?" - Emanet dedigin bir vakit sonra geri alinir Pinhan. Hikaye dedigin emanet degildir. Demem o ki, sen daha hikayeni yasamadin Pinhan. Yuregin daralmakta kac zamandir bilirim. Kendine yollar, akacak mecralar aramaktasin onu da bilirim. Durri Baba'nin neden sana gorunmedigini, neden boyle uzak durdugunu merak edersin, buna icten ice uzulursun. Oysa bizler Durri Baba'yi her gun her gece gorur; onunla uzun uzun sohbet eder, avuc dolusu guler, huzunleniriz. Hikayelerimiz ortaktir, birdir. Biliriz. Hikayelerden alametler derleriz. Senin defterinse henuz bostur Pinhan, bos oldugunu bilirsin sen de. Doldurmaya gayret edersin. Lakin bunu yanlis yerde yaparsin. Burada yeni hikaye yazilmaz. Bizim nazarimizda zaten her hikaye, ta kalubeladan kalma eski bir hikayedir. Gel gor ki hikayesini yasamamis olanlar bunu bilmez, onlar yeni bir hikaye arar durur kendilerine. El degmemis olsun, tadina bakilmamis olsun isterler. Cunku bir olmayi degil, tek olmayi arzu ederler. Sana daha baska ne soylesem ki Pinhan? Bunlari fehmeylemen icin yeni sandigini yasaman icap eder. Seninle burada ayri duser yollarimiz. Elbet bir vakte kadar, o zaman yeniden kavusur, kucaklasiriz.
- ve ona baktım ve ruhum titredi
çok güzeldi
bedeni tekildi
ve sanki her bir uzvu diğerini seviyordu.
-- Halil Cibran
Bi mekanım bu cihanda
Menzilim durağım anda
-- Yunus Emre
Kim demiş haram nedir bilmez Hayyam?
Ben haramı helali karıştırmam:
Seninle içilen şarap helaldir,
Sensiz içtiğim su bile haram.
-- Ömer Hayyam - Görünenle yetinirsen eğer sadece tırtılı bilirsin. Çirkindir ya tırtıl, gönlünü çelmez. Görünenin ötesine geçmek istersen eğer, aradan örtüyü kaldırıp da gönül gözü ile bakarsan, kelebeği bulursun karşında. Güzeldir ya kelebek, gönlün ona akar. Lakin gönül gözünle görürsen eğer, kelebeğe değil tırtıla sevdalanırsın.
...
Sade tırtıl ile kelebek değil elbet. Sakın ola horgörme Pinhan; canları horgörme. Bak bu gayb alemine, bir kendini gör. Bak kendine, cümle mahlukatın özünü gör. Devri tamam olan gelir, devri tamam olan gider. Gelen, gidende saklıdır; giden gelende saklı. - Ebru neyi anlatır bilir misin ya Pinhan?
...
Sen kendini küçük zannedersin. Halbuki en büyük alem sende toplanmıştır. Ebru bunu fısıldar bize. Bilir tek nokta, en ince fırçanın ucuyla suya bırakılan minnacık bir nokta, olur sana umman u derya. Yayılır, kıvrılır, lamelif misali dolanır. Katreyiz alemde, lakin unutma ki tek bir nokta Pinhan, tekmil sırları içinde barındırır.
...
Anlatmana lüzum yok Pinhan. Anlatmasan da olur. Unuttun mu gönlün ne yöne akarsa demiştim. Hala öyle. Gönlün ne yöne akarsa Pinhan.
...
Ben dostumu gökte ararken yerde buldum Pinhan. Lakin bulur bulmaz da yitirdim. Senin yüreğine gurbet düşmüş bir kere, kavli karar etmişsin göçmeye. Gönlün o yöne akmış Pinhan, elden ne gelir. Sana verebileceğim topu topu iki hediyem var sadece. Birisi kulağına küpe olsun diye. Her ne yöne gidersen git, kaç menzil tüketirsen tüket sakın ola kendinden utanma. Vücudun şehrine gir Pinhan; onu seyreyle. Hem de doya doya seyreyle. Biz nefsimizi silmekten değil, bilmekten yanayız; unutma. - Aşk'ın hiçbir sıfata ve tamlamaya ihtiyacı yoktur. Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya tam ortasındasındır, merkezinde, ya da dışındasındır, hasretinde.
- Hepimiz için hayat doğum ve ölümler dizisi demek. Başlangıçlar ve sonlar. Bir anın doğması için bir anın ölmesi gerekir. Yeni bir "ben" için, eski ben'in kuruyup solması gerektiği gibi...
- Ne kadar az bilirsen bilmek istemediğin şeyleri, o kadar az incelir derin, incinir kalbin. O kadar az kanarsın.