- "Belki de savaş dediğin, Tanrının bir tek kendilerini sevdiğine inanalar arasında bir kavgaydı. Böyle bir iddiası olmayanın savaşmak için sebebi de yoktu."
- Demek ki biz hala bir yerlerde buluşabiliyor,birbirimizin sesini,incinmişliği duyabiliyoruz.Hepimizde var değişmesi gereken önyargılar. Türbanlı kadın fobisi olan bir kadının bir türbanlıyla,Kemalist nefreti olan birinin bir Kemalistle,Ermeni takıntısı olan birinin Ermeni'yle,Kürt sevgisizliği taşıyan birinin bir Kürt'le,Alevileri aşağılayan birinin bir Alevi'yle...
- -Gay fakat..Kürt fakat...Alevi fakat...Liberal fakat...Türbanlı fakat...AKP'li fakat...CHP'li fakat...Ermeni fakat...Rum fakat...Laz fakat... Biz bu "fakat" cümlelerini kurmaya devam ettikçe,kurtulamayacağız gündelik hayatımıza sızan ayrımcılıklardan,yüreğimizi orta yerinden bölen fay hatlarından...
- Hiç kimse, en aklıselim görünenler dahi, delilikten muaf değildi.
- Mesleğine ve konumuna göreymiş insanların akıbetleri.
- Başkalarını uzlaştırayım, ortamı yatıştırayım diye kendinden uzaklaştı günbegün. Çocukken tam olarak çocuk, gençken tam olarak genç olamayacaktı bir türlü; hep yaşından fersah fersah önde.
- Güncesine şöyle yazdı: İnananlar yanıtları sorulara tercih ediyor; netliği kafa karışıklığına. Ateistler de öyle bir bakıma. Tuhaf ama Tanrı hakkında bilgimiz son derece sınırlı olduğu halde ne kadar az insan kalkıp da ?Bilmiyorum? diyebiliyor. Etrafımız hep ?çok bilenler?le dolu. ?Emin değilim, kararsızım, hâlâ arıyorum? diyen kimseye rastlamadım daha. Bir tek ben varım galiba.
- Bir nebze kâm alamayacaksak bu fani dünyadan, ne demeye yaşamalı?
- Adresin değil, sadece ayak izlerin olsun bu dünyada.
- Bazen kendi zihninden korkuyordu doğrusu. Düşündüklerinden. Yapabileceklerinden...