- "Ölüm döşeğinde bir bağcı, Marcela'nın kulağına bir şeyler söyledi. Ölmezden önce gizini açıkladı ona: "Üzüm," diye fısıldadı, "şaraptan yapılmıştır. " Marcela Pérez-Silva bana bunu söylediği zaman şöyle düşündüm: Üzüm şaraptan yapılmışsa belki bizler de kim olduğumuzu söyleyen sözcüklerizdir." (Sayfa 10- Üzüm ve Şarap)
- sekiz asır sonra bugün,Katolik Kilisesi hala kadınların kürsüye çıkıp konuşmasına izin vermiyor. Köktendinci Müslümanlara kadınları sünnet ettiren ve yüzlerini örttüren de aynı korku. Ve olası bir tehlikeyi atlatmış olmanın rahatlığı,çok tutucu Yahudilerin güne şöyle mırıldanarak başlamasına neden oluyor: " beni kadın olarak yaratmadığın için sana şükürler olsun Tanrım."
- Latin Amerika'da dünya nimetlerinden yararlanma az sayıdaki kişinin saklı hakkı olduğundan, halkın çoğunluğu düşlerle yetinmek zorundadır. Yoksullara varsıllık, ezilmişlere özgürlük düşleri satılır, yenilmişlere kazanma düşleri sunulur ve güçsüzlere güçlülük aldatmacaları yutturulur. Radyo, televizyon ve filmlerin dünyadaki eşitsiz düzeni haklı çıkarmak amacıyla yaydığı simgesel çağrıları tüketmek için okuma bilmeye bile gerek yoktur. Her dakika bir çocuğun hastalık ya da açlıktan öldüğü ülkelerimizin bugünkü koşullarını yazmayı sürdürmek için kendimize bir de bizi ezenlerin gözüyle bakmamız gerek. Kitle, "bu" düzeni doğal, Tanrı buyruğu bir düzen olarak kabullenmeye alıştırılır; sistem vatanla özdeşleşir, öyle ki yönetime karşıt (düşman) kişi hain ya da dış ülke casusu durumuna düşer. Güçlülerin yasası kutsal kitap durumuna getirilir ve bu yasa aşağılanmış halkların başlarına gelenleri yazgıları olarak kabullenebilecekleri biçimde sistemden yanadır.
- Yapıları kabuk bağladığı ve baskı düzenekleri böyle girişimleri daha doğarken yok ettiği için, gençlerine siyasal yaşam oluşturma olanağı vermeyen ülkeler, sözde "protesto kültürü"nün yayılmasına uygun tabanı hazırlar; bu kültür dışarıdan gelmiştir ve bolluk-savurganlık toplumunun bir türevidir, asalak toplum katmanlarının sözümona gelenekçilik karşıtlıklarından kaynaklanır ve tüm toplumsal sınıfa yayılır. Sistemin kültürü, gerçeği maskeleyen ve bilinci uyuşturan bir yaşam yerine geçen nesneler kültürüdür.
- Benim ülkemde 'özgürlük' siyasal mahkumlar için bir hapishanenin, 'demokrasi' çeşitli terör yönetimlerinin adıdır; sevgi sözcüğü insanla arabası arasındaki ilişkinin tanımı sayılmakta, 'devrim'dense yeni bir bulaşık deterjanının etkisi anlaşılmaktadır; 'erinç' belli bir firmanın iyi cins bir sabununun sağladığı şeydir ve 'sonsuz mutluluk' duygusu da sosis yerken ortaya çıkar. Latin Amerika'nın birçok yerinde 'barış ülkesi, mezarlık sessizliği' demektir ve 'sağlıklı insan' diye yazıldığında aslında 'güçsüz insan' diye okunmalıdır.
- İktidarın emperyalist yapısı kendini yalnızca ezenle ezilen arasındaki ilişkiyle ortaya koymaz: Kendileri de sömürgeleşmiş sömürgeciler varır.
- Önce, Koku = duyum = recordar = his = iz Sonra, Her yerimiz delik deşik !
- Açlık/2 Bir yalnızlaşma, yalıtılmışlık düzeni: her koyun kendi bacağından asılır. Komşun senin ne kardeşindir ne de sevgilin. Komşun bir rakip, bir düşmandır, ortadan kaldırılacak bir engel ya da kullanılacak bir araç. Bu düzen, ne bedeni besleyebilir, ne de ruhu. Birçok insan ekmek bulamadığı için açlık çekmeye mahkumdur; kucaklaşma yoksunluğu yüzünden gönül açlığı çekenlerin sayısı ise daha kabarık. (Sayfa 75)
- Gece /3 Bir kadının kıyısında uyuyorum. Bir uçurum kıyısında uyuyorum. (Sayfa 88)
- Korku: Günün birinde sabah bize bir kobay verdiler. Kobayı kafes içinde getirdiler eve. Öğlen kafesin kapısını açıp çıktım. Eve gece döndüğümde kobayı aynen bıraktığım gibi buldum: Kafesin içinde, parmaklığa yumulmuş, özgürlük korkusundan titriyordu.