Latin Amerika'da dünya nimetlerinden yararlanma az sayıdaki kişinin saklı hakkı olduğundan, halkın çoğunluğu düşlerle yetinmek zorundadır. Yoksullara varsıllık, ezilmişlere özgürlük düşleri satılır, yenilmişlere kazanma düşleri sunulur ve güçsüzlere güçlülük aldatmacaları yutturulur. Radyo, televizyon ve filmlerin dünyadaki eşitsiz düzeni haklı çıkarmak amacıyla yaydığı simgesel çağrıları tüketmek için okuma bilmeye bile gerek yoktur. Her dakika bir çocuğun hastalık ya da açlıktan öldüğü ülkelerimizin bugünkü koşullarını yazmayı sürdürmek için kendimize bir de bizi ezenlerin gözüyle bakmamız gerek. Kitle, bu düzeni doğal, Tanrı buyruğu bir düzen olarak kabullenmeye alıştırılır; sistem vatanla özdeşleşir, öyle ki yönetime karşıt (düşman) kişi hain ya da dış ülke casusu durumuna düşer. Güçlülerin yasası kutsal kitap durumuna getirilir ve bu yasa aşağılanmış halkların başlarına gelenleri yazgıları olarak kabullenebilecekleri biçimde sistemden yanadır.
Diğer Eduardo Galeano Sözleri ve Alıntıları
- Kaybolan şeyler...
Barış ve adalet haykırarak doğan yirminci yüzyıl kanın içinde boğulmuş olarak öldü ve bulduğundan çok daha adaletsiz bir dünya bıraktı arkasında...
Yine barış ve adalet haykırarak doğan yirmi birinci yüzyıl da, önceki yüzyılın izinden gitmekte..
Ben çocukken, dünyada kaybolan her şeyin Ay'a gittiğine inanıyordum...
Ne var ki, Ay'a giden astronotlar orada ne tehlikeli rüyaları ne tutulmayan vaatleri ne de kırık umutları buldular...
Eğer bunlar Ay'da değilseler, neredeler o zaman?
Yoksa dünyada kaybolmadılar mı?
Yoksa dünyada saklanıyorlar mı? - Kaybolan şeyler...
Barış ve adalet haykırarak doğan yirminci yüzyıl kanın içinde boğulmuş olarak öldü ve bulduğundan çok daha adaletsiz bir dünya bıraktı arkasında...
Yine barış ve adalet haykırarak doğan yirmi birinci yüzyıl da, önceki yüzyılın izinden gitmekte..
Ben çocukken, dünyada kaybolan her şeyin Ay'a gittiğine inanıyordum...
Ne var ki, Ay'a giden astronotlar orada ne tehlikeli rüyaları ne tutulmayan vaatleri ne de kırık umutları buldular...
Eğer bunlar Ay'da değilseler, neredeler o zaman?
Yoksa dünyada kaybolmadılar mı?
Yoksa dünyada saklanıyorlar mı? - Bu arada karşılığında tek dolar, peso ya da baharat almadan anonim bir el Buenos Aires'in bir duvarında şunu öneriyordu: "Açlık ve yoksullukla savaşın! Bir yoksul da siz yiyin!"
- 1995'te Fransa Güney Pasifik'te nükleer denemeler yaparken, Fransız büyükelçisi Yeni Zelanda'da açıkladı: "Bu bomba kelimesi hoşuma gitmiyor. Bomba değil bunlar. Bunlar patlayan mekanizmalar."
- Adalet de tıpkı yılanlar gibi, yalnızca çıplak ayaklıları ısırıyor.
- Bir başka deyişle, dünya barışı silah ticaretinden en büyük payı alan beş gücün ellerinde.
- Onlar, Montevideo'da bir duvara anonim bir elin yazdığı şu sözleri yalanlayan tek çalışanlardır: Çalışan adamın para kazanmaya vakti olmaz.
- yüzyıl sonundan gün batımının görünüşü
bizi gömen ya da süren toprak zehirleniyor.
hava yok, havasızlık var.
yağmur yok, asit yağmuru var.
parklar yok, park yerleri var
eşler yok, ortaklar var
uluslar yerine, şirketler var
yurttaşlar yerine, tüketiciler var
şehirler yerine, yığılmalar var
bireyler yok, dinleyiciler var
gerçekler yok, reklamlar var
vizyonlar yok, televizyonlar var
bir çiçeği övmek için, "plastik gibi" deniyor... - Televizyon ailenin en önemli üyesi olmayı bırakacak, ona da ütü ya da çamaşır makinesi gibi davranılacak.
- "İkinci Dünya Savaşı'nda, pek çok Kuzey Amerikalı siyah Avrupa'daki savaş meydanlarında öldü. Bu arada ABD Kızılhaçı, yatakta yasaklanan karışımın, kan nakli yoluyla gerçekleşmesini engellemek için siyahların kanının beyazlara verilmesini yasaklıyordu."