- "Eski Marshalsea Hapishanesi'nin kapısından ilk girişte gördükleri,çoktandır mezarda gömülü nice göze çok da kasvetli gelmemiştir:Zira umutsuzluk,felaketin ilk zalim saldırısına nadiren eşlik eder.Sınanmamış arkadaşlıklara hala güvenir insan;mutlu günlerinde dostların ihtiyaç duyulmazken bol keseden sundukları hizmetleri hatırlar;mutlu tecrübesizliğinden ötürü henüz umudunu yitirmemiştir ve ilk şokun altında ne kadar eğilse de hayal kırıklığı ve ihmallerin samyeli altında boynu bükülene kadar o umut,yüreğinde kısa bir süre yeniden canlanır.Yine o aynı gözler ne kadar da çabuk,açlıktan kadidi çıkmış,kapalı tutulmaktan rengi kaçmış yüzlerde derin göz çukurlarından dünyaya bakar hale gelirlerdi,tahliye umudu ve özgürlük beklentisinden külliyen mahrum borçluların hapiste çürüdüğünü söylemenin mecaz yerine geçmediği o günlerde!"
- "Çoğu kez hiç dinmeyen endişeler içinde geçen bir gecenin ardından hep bir saat erken varırlardı oraya ve o zaman genç anne usulca geri dönüp oğlunu eski köprüye götürür,kollarından tutup kaldırarak aşağıda sabah güneşinin ışığıyla renklenmiş,o erken saatte her türlü işe,eğlenceye hazırlık telaşıyla kıpır kıpır parıldayan suyu gösterir,çocuğun zihnini gözlerinin önündeki dünya ile ilgilendirmeye çalışırdı.Ama çok geçmeden kendini tutamayıp yüzünü şalının ardına gizleyerek gözyaşlarına boğulurdu.Hiçbir ilgi ya da eğlence ifadesi aydınlatmazdı çünkü çocuğun sıska,sağlıksız yüzünü."
- "Yoksulların kayıplarından sakin sakin söz açıp bunun ölen kişi için acı çekmekten mutlu bir kurtuluş,geride kalan içinse Tanrı'nın merhameti sayesinde masraftan tasarruf olduğunu söyleyenler hiç bilmezler bu kayıpların ne denli dayanılmaz acılara mal olduğunu."
- "Bütün gözler buz gibi bakışlarla başka yöne çevriliyken sevgi ve şefkat yüklü sessiz bir bakış -herkes bizi yüz üstü bıraktığı sırada tek bir kişinin duygudaşlığına,sevgisine mazhar olduğumuzu bilmemiz- en derin elem kuyusunda hiçbir servetin satın alamayacağı,hiçbir iktidarın başedemeyeceği bir tutamaktır,bir destek,bir tesellidir."
- "Sustu.Çünkü boynuna sarılı kol kasılmış ve ağırlaşmıştı.Önündeki perişan gövdeden deri bir iç çekme sesi çıktı;dudaklar bembeyazdı;tebessüm giderek yerini kaskatı,ölümcül bir bakışa bıraktı.Adam dünyada yapayalnızdı."
- "Suyun yüzünde cılız bir feryat yükseldi,sonra işitilmez oldu;ölen adamın son çırpınışları dalgaların kıpırtısını birkaç saniye için hareketlendirdi ve onun vakti gelmeden mezara girmek için batıp gözden kaybolduğu noktayı çevresindeki sulardan ayırt edecek hiçbir şey kalmadı."
- "Orada isten kararmış bir ocakta cılız bir ateş odanın iç karartıcı havasında şen şakrak görünmek için çırpına çırpına sönmek üzereydi."
- "Talim terbiye teferatuna kendim gibi güvenebileceğimi biliyorum,yalnız bi küçcük tavsiyem olcak sana ki şayet elli yaşını aşcak ve de birisiyle evlenmeye -kim olursa olsun- niyetlenecek olursan hiç düşünme,git odana kapan,varsa eğer bir odan,zehir iç öl!Asılmak ayaktakımı işidir,ona hiç bulaşma derim.Zehir iç,oğlum Sam,zehir! Çok faydasını göreceksin."
- "Bizi çocukluğumuzun düşlerine geri götüren,yaşlıya gençlik hazlarını hatırlatan,denizciyi ve gezgini yüzlerce mil öteden alıp aile ocağının başına ,evinin huzuruna kavuşturan,bütün bunların üstesinden gelebilen,ah! O mutlu,mutlu Noel!"
- "Al sana kalacak yer işte
Üç adım soğuk toprak hayatın bitince
Başucunda bir taş,ayak ucunda bir taş daha
Solucanlara tadına bakılacak bir aş
Tepende bol çimen etrafın hep çamur
Kalacak bir yer al işte sana..."