- "İnsanlar bazen karşılarındakine kalben uzak oldukları için anlamakta güçlük çekerler."
- Zaten tüm yaşantımız boyunca böyle en kötü zayıflıklarımız ile hainliklerimizi en tiksindiğimiz kimseler uğruna yaparız.
- Rüzgârda paramparça savrulan bu zavallı umut parçasına sarınmakta niçin direniyordum? Ne bileyim! Bunu okuyan sizler, daha geçen yıl, geçen ay, geçen hafta, buna benzer bir tutarsızlık yapmadınız mı? Biliyor musunuz neden yaptığınızı?
- Kendi kalemimle harıl harıl yazmaktan vazgeçmeyerek, "Yılmak yok dostum Herbert," derdim. "Düşmanın gözlerinin içine bakmak gerek. Sen gözünün içine baktıkça o bozulup başını çevirir."
"Bakacağım bakmasına da Handel, önce o benim gözümün içine baktığından ben bozuluyorum da." - Zaten tüm yaşantımız boyunca böyle en kötü zayıflıklarımız ile hainliklerimizi en tiksindiğimiz kimseler uğruna yaparız.
- İyi bir şeye sahip olup onu yitirmek mi yoksa ona hiç sahip olmamak mı daha iyi?
- En iyi zamanlardı; en kötü zamanlardı. Bilgelik çağıydı; ahmaklık çağıydı. İnanç dönemiydi; şüphecilik dönemiydi. Aydınlığın mevsimiydi; karanlığın mevsimiydi. Umut baharıydı; umutsuzluk kışıydı. Öncemizde her şeyimiz vardı; öncemizde hiçbir şeyimiz yoktu. Hepimiz doğrudan cennete gidiyorduk; hepimiz doğrudan cehenneme gidiyorduk. Kısacası o dönem de bugünkü gibiydi; öyle ki, dönemin en gürültücü yetkililerinden kimileri, hem iyisi hem de kötüsü için 'en' ile başlayan karşılaştırmalarda ısrarcıydılar.
- Onun bu unutkanlığı ve ilgisizliği karşısında içten içten kan ağladım ki ağlamaların en acısı budur.
- Geceleri uykusuz yatıp bir insanı düşünüyorsun diye o insan üzerinde bir hak ileri sürebileceğini bilmezdim.
- Ablamın öfkesi için bir şey söylemem gerekirse (ki tanıdığım bütün huysuz kadınlar böyledir) ablam öfkeye yakalanmazdı. Öfkeye yakalanıp kendinden geçeceği yerde, öfkesini kendi yakalayarak körüklemek için bile bile akıl almaz çabalar harcar, düzenli aşamalarla gazaba gelerek dünyayı görmez olurdu.