- Filmler de berbat. Zaman zaman eleştirmenleri okuyor ya da dinliyorum. Müthiş bir film, diyorlar. Gidip görüyorum. Orada oturup salak gibi hissediyorum kendimi; aldatılmış, kazıklanmış. Sahneleri önceden tahmin ediyorum. Ve karakterlerin aşikar dürtüleri, onlar için önemli olan, onları iten şeyler öyle çocuksu ve açması, öyle bayağı ki. Aşk sahneleri ise asap bozucu. Eski şapka, aynı değerli salya. İnsanların çok fazla film seyrettiklerine inanıyorum. Eleştirmenler, şüphesiz. Bir filmi müthiş bulduklarında bunu gördükleri filmlere kıyasla söylüyorlar. Bakış açılarını yitirmişler. Üst üste gelen yeni filmlerle bombardımana tutulmuşlar. Farkında değiller ama kaybolmuşlar. Gördükleri filmlerin neredeyse tamamı bok ve onlar artık boku tanıyamıyorlar, kokusunu da unutmuşlar.
- "Sorun seçimlerini hep iki kötü arasında yapmak zorunda kalmandaydı, ve seçimin ne olursa olsun bir parçanı daha kesiyorlardı. Kesecek bir şey kalmayana dek."
Ekmek Arası - Charles Bukowski - Sorun seçimlerini hep iki kötü arasında yapmak zorunda kalmandaydı, ve seçimin ne olursa olsun bir parçanı daha kesiyorlardı. Kesecek bir şeyin kalmayana dek.
- Dibe vurduğunu sanıp, bir dip daha olduğunu keşfedebiliyordu insan.
- Seks ilginçtir ama o kadar da önemli değil. Fiziksel olarak dışkıdan daha önemsizdir bir kere. Hiç seks yapmadan 70 yıl yaşayabilirsiniz ama bir hafta helaya çıkmazsanız hayatınız tehlikeye girer.
Küstahlığı ile ünlü Bukowski dahil, bazı insanlar için seks trajikomiktir. Takıntılı olduğum için yazıyorum seks hakkında.bir sahne oyununda izleyenleri güldüren bir unsurdur benim için seks ama perde arkasında adamı biraz ağlatabilir. Giovanni Boccaccio benden çok daha iyi yazdı. Mesafeli ve biçemli. Ben konuya hak ettiği zerafeti veremeyecek kadar yakınım. İnsanlar beni ahlaksız buluyor. Eğer henüz Boccaccio okumadınızsa lütfen okuyun "Dekameron" iyi bir başlangıç olur.
Devrime duyulan romantik özlemin dışında olumlu hiçbir şey göremedim henüz. Ne gerçek bir lider ne de devrim sonrası kesin gelen ihanetin ÖNÜNE GEÇEBİLECEK sağlam bir platform. Eğer birini yok edeceksem o adamın bir kopyasını aynı yöntemle yerine konduğunu görmek istemem. - Azimli olmadığım doğru ama azimli olmayan insanların da yaşayabilecekleri bir yer olmalıydı, mevcut yerlerden daha iyi bir yeri kastediyordum. Sabahın altı buçuğunda bir çalar saatin sesine uyanıp yataktan fırla, giyin, zorla bir şeyler atıştır, sıç, işe, diş fırçala, saç tara, başka birine büyük paralar kazandırmak için ve sana tanınan fırsat için müteşekkir olmak için berbat trafiğin içine dal. Nasıl razı olunur böyle bir yaşama?
- "Önümde uzanan yolu görebiliyordum. Yoksuldum ve yoksul kalacaktım. Para değildi özellikle istediğim. Bilmiyordum ne istediğimi. Hayır, biliyordum. Saklanabileceğim, saklanıp hiçbir şey yapmak zorunda kalmayacağım bir yer istiyordum. Bir şey olma düşüncesi beni korkutmakla kalmıyor, hasta ediyordu. Avukat, danışman, mühendis veya benzer bir şey olmayı düşünmek bile olanaksızdı benim için. Evlenmek, çocuk sahibi olmak, aile kurumunun kafesine girmek. Her sabah aynı işe gidip akşam dönmek. Olanaksızdı. Aile pikniklerine katılmak, Noel, 4 Temmuz, İşçi Bayramı, anneler günü. Bu tür şeylere katlanmak için mi dünyaya geliyorduk? Bulaşıkçılık yapmayı, akşamları küçük odamda içki içip sızmayı yeğlerdim."
- "Ama" dedi Hemingway, "insanlar ümitlerini yitirmemek için entelektüelleşirler."
"Korktukları için entelektüelleşir insanlar, ümitlerini yitirdikleri için değil"
"Ve korkmakla ümitsiz olmak arasındaki fark ..." - "Hayvanlara aşığım. Sorunum insanlarla"
- Kalkıp dışarı çıktım. Eve yürümeye başladım. İstedikleri buydu demek: yalanlar. Harikulade yalanlar. Buna ihtiyaçları vardı. İnsanlar ahmaktılar. Kolay olacaktı benim için..