- "Kitaplarında içmekten söz ediyorsun sürekli.İçmenin sanatına katkısı oldu mu sence?"
"Hayır,yazarlığı öğlene kadar uyuyabilmek için seçmiş bir alkoliğim ben." - "Yaşanan tamamlanmadan hakkında yazmak yazıyı yaşananın gölgesinde bırakmak demektir."
- "Onu gönül rahatlığıyla övememekten rahatsızdım.Gel gör ki,sırf karşında oturduğu için bir adamın yeteneğini pohpohlamak bütün yalanların en bağışlanmazıydı;çünkü bu onu yüreklendirmek demekti,gerçek yetenekten yoksun birini yüreklendirmek hayatını harcamasını telkin etmekti.Çok insan yapar bunu,dostlar ve arkadaşlar özellikle."
- "İlk iki hafta bir şeye benziyor,taraflar daha sonra heyecanlarını yitiriyorlardı.Maskeler düşüyor,gerçek yüzler belirmeye başlıyordu:çatlaklar,geri zekalılar,sapıklar,kinciler,sadistler,katiller.Modern toplum kendi türlerini yaratmıştı ve hepsi birbirlerinde besleniyorlardı.Ölümüne bir düello -lağım çukurunda.İnsan ilişkilerinde umulabilecek en uzun sürenin iki buçuk yıl olduğuna karar vermiştim.Siyam Kralı Mongut'un 9.000 karısı ve cariyesi varmış;Eski Ahit'in Kral Süleyman'ının 700 karısı;Saksonya Kralı Güçlü August'un 356,her gün için bir tane.Rakamlar işi sağlama bağlar."
- Sıradan bireyin yaşamı sıkıcı, ölümden de beterdi. Başka çarem yoktu. Eğitim bir tuzaktı sadece. Aldığım azıcık eğitim beni daha şüpheci yapmıştı zaten. Doktorlar, avukatlar, bilim adamları, neydi bunlar? Bireysel davranış ve düşünme özgürlüğünü kaybetmiş insanlar.
- ''Asansörle yukarı çıkıp camlı bölmeye gittim. Yüzlerce bebek feryat ediyordu.Cam bölmenin gerisinden duyabiliyordum seslerini.Sürüp gidiyordu.Şu doğum işi.Ve ölüm.Herkes sırasını savıyordu.Yalnız geliyor, yalnız gidiyorduk.Ve çoğumuz yalnız , korkulu, yarım hayatlar yaşıyorduk. Tarifsiz bir keder kapladı içimi. Ölüme mahkum bu hayatları görmek. Bu yeni hayatçıkların nefrete, sıkıntıya, nevroza, aptallığa, korkuya, cinayete, hiçliğe dönüşeceklerini bilmek...Yaşamda hiç, ölümde hiç. ''
- '' Adam delirmiş! '' dediğinizi duyar gibiyim,delirmiş olabilirim gerçekten. Ama sanmıyorum nedense. Bu lehime küçük bir artı olarak yazılabilir. İnsanlarla birlikteyken iyi hissetmem kendimi. Benden uzak şeylerden söz ediyorlar, benim duymadığım heyecanlar duyuyorlar. Ama onlarla birlikteyken kendimi güçlü hissediyorum.Şöyle düşünüyorum: Onlar bütünün küçücük parçacıkları ile hayatlarını sürdürebiliyorlarsa, ben de sürdürürüm.Ama yalnız kaldığımda, kendimi bir duvarla, soluk almakla, tarihle, kendi sonumla kıyaslayabildiğimde bazı tuhaf şeyler olmaya başlıyor.Zayıf bir adamım ben anlaşılan. İncil'i denedim, filozofları denedim, şairleri denedim, ama hepsi bir şekilde hedefi ıskalamışlardı. Tamamen farklı şeylerden söz ediyorlardı. Ben de uzun süre önce okumaktan vazgeçtim. İçki, kumar ve seks biraz işe yarıyordu, yaşantımla cemiyeti, kentin, ülkenin bir ferdi gibiydim; ancak tek fark benim ''başarma'' isteği duymamamdı. Bir aile istemiyordum, ev istemiyordum, iyi bir iş istemiyordum. Böyleydim: entelektüel değildim, sanatçı değildim, sıradan insanı kurtaran köklerden de yoksundum. Arada derede kalmış birşeydim, bu da deliliğin başlangıcı olsa gerek.'' C.Bukowski - Battaniye öyküsünden bir bölüm.
- '' Savaşa itirazım birini öldürmek veya anlamsızca ölmekten kaynaklanmıyordu, bunların önemi yoktu. Benim itirazım küçük bir odada açlık çekerek, ucuz şarap içerek kendi isteğimle ve keyfimce delirme hakkımın elimden alınmasınaydı. ''
- '' Genç yazarlara ne öğüt verirsin? ''
'' İçsinler, düzüşsünler ve bol bol sigara içsinler. ''
'' Geçkin yazarlara ne öğüt verirsin? ''
'' Hala hayattaysalar öğüte ihtiyaçları yok demektir. ''
'' Sizi bir şiir yaratmaya iten dürtü nedir? ''
'' Neden sıçarsın? '' - '' Baban senden sık söz ederdi. ''
'' Öyle mi? ''
'' Sende azim olmadığını söylerdi. ''
'' Haklıydı.''
'' Öyle mi? ''
'' Azmettiğim tek şey hiçbir şey olmamaktı; en akıllıca şey gibi geliyor bu bana. ''