- Aramızda güçlü bir dostluk bağının kurulduğunu duyumsayabiliyorum. Hatta bir adım öteye geçerek, buradaki art niyetsiz, biricik dost yüzünün Şehriban'a ait olduğunu düşünüyorum.
- Evet, hayatımın kumarını oynamak üzereyim.
- Yeşil murattır, diyor Lamia Hanım.
- Ya da temeli İstanbul'da kalmış, billur bir köşkü yerle bir edip; yıkıntısı üzerindr ağıtlar mı yakar?
Bir bilebilsem... - Gördüğüm kadarıyla; halay, Diyarbakır kültürünün vazgeçilmez bir parçası. Eğlencenin ötesinde, onlara var olduklarını duyumsatan, sevdikleriyle kaynaşmalarını sağlayan, içlerindeki ortak coşkuyu dışa vurmanın en iyi yolu.
- İstanbul'u yaşamanın, yaşamımdaki en güzel kaçamak olduğunu söyleyemiyorum ona. Boğazın, üzerine inen ışıklarla harekelenen sularına dalıp gidiyor gözlerim.
- Nerede öğrendin yüzmeyi?
Dicle'de, diye gülüyor. Dicle, yüzme öğretmenimizdir bizim. Nehir suyunda kulaç atabilen biriyle, denizde ya da havuzda yarışılmaz. - İçine gömdüklerini dışarıya ver diye...Orada kalırlarsa zehirleyeceklerdi seni.
- Bence aşk aranmamalı, kendi kendine gelip sahibini bulmalı...
- Küçücük bir kum tanesi, bedenine yerleşen. Ya özümseyeceksin ya da irinleşecek derinliklerinde. Sancılı kıvranışlarla atıvereceksin uzaklara. Geldiği yere, belki de bambaşka diyarlara savrulup gidecek. Onun sende kalmasını sağla. Kol kanat ger gurbetten gelmiş konuğuna. Kendinden bil, benimse.