- ''Hayatta uğradığımız bütün güçlükler az çok kafamıza gelen ilk fikirden bir türlü silkinip çıkamayışımız yüzünden değil midir? ''
- ''Eğer yaşamak kelimesinin manası her şeyden mahrum olmak ve ıstırap çekmekse, her an küçülmek ve bunu nefsinde her lahza duymaksa, bir türlü aşamayacağı çemberin içinde durmadan çırpınmaksa şüphesiz ben de, benimkiler de en derin şekilde yaşıyorduk.''
- ?Ben aşktan daima kaçtım. Hiç sevmedim. Belki bir eksiğim oldu. Fakat rahatım. Aşkın kötü tarafı insanlara verdiği zevki eninde sonunda ödetmesidir. Şu veya bu şekilde... Fakat daima ödersiniz? Hiçbir şey olmasa, bir insanın hayatına lüzumundan fazla girersiniz ki bundan daha korkunç bir şey olamaz.?
- ''İnsan neyi anlatabilir ? insan insana, insanlara hangi derdini anlatabilir? Yıldızlar birbirleriyle konuşabilir, insan insanla konuşamaz. ''
- ''Ve ben yalnız odada başım iki elimin arasında şaşkın ve budala " Beethoven, Nietzsche, irade, Schopenhauer, psikianaliz... " diye tekrarladım. Ah kelimeler, isimler ve onlara inanmanın saadeti... ''
- Fakir düşmüş bir ailede doğdum. Buna rağmen çocukluğum epeyce mesut geçti. Fakirlik, içimizde ve etrafımızda ahenk bulunmak şartıyla -ve şüphesiz muayyen bir derecesinde- zannedildiği kadar korkunç ve tahammülsüz bir şey değildir. Onun da kendine göre imtiyazları vardır. Benim çocukluğumun belli başlı imtiyazı hürriyetti.
- Bir ihtiras ne kadar masum olursa olsun yine tehlikeli bir şeydir.
- Modern hayat ölüm düşüncesinden uzaklaşmayı emreder!
- Zaten saatle insanı birbirinden pek ayırmazdı. Sık sık, "Cenab-ı Hak insanı kendi sureti üzere yarattı; insan da saati kendine benzer icat etti..." derdi. Bu fikri çok defa şöyle tamamlardı: "İnsan saatin arkasını bırakmamalıdır. Nasıl ki, Allah insanı bırakırsa her şey mahvolur!" Saat hakkındaki düşünceleri bazen daha derinleşirdi: "Saatin kendisi mekân, yürüyüşü zaman, ayarı insandır. Bu da gösterir ki, zaman ve mekân, insanla mevcuttur!"
- Mamafih Lûtfullah, kendisi de esrar kullandığını gizlemezdi. Onun için esrar tehlikeli bir keyif vasıtası değil büyüğe, güzele, hakikate ermek için bir yol, kendi karışık lûgatince "târik" (yol, vasıta) idi. Aklı ortadan kaldırmadan hakikate ermenin imkansızlığını her zaman söyler, çok defa yarı mastor gezerdi.