- Ellerini yüzümde gezdir
Sil alnımdan yorgunluğu
Gözlerimin altından
Yaşamak korkusunu al - Tramway!..Tuhaf bir talihim var,ne zaman bu icada binsem, en aşağı bin yaşında, bin Rum karısı beraberimde olur. Müstevli mahluklar.Zaten ihtiyar kadınlar daima müstevlidir.Buraya kadar nasıl geldiğimi siz tasavvur edin.
Dergah Yayınları 11. Baskı, 206. Sayfa - Nihayet kararını verdi.Odanın bir köşesinde üzerinde ciltçilik takımları duran masaya doğru yürüdü.Sandalyeye oturdu.Kalın gözlüklerini taktı ve kim bilir ne vakit sahaflardan aldığı, adını bile okumadığına emin olduğum eski bir kitabın formlarını dikmeye başladı.Ben biraz daha bekledim.Belki daha fazla kalırdım; o kadar kendi içime dalmıştım ki...Fakat birdenbire gecenin sessizliğini saat sesleri yıktılar.Evin hemen her tarafından zaman kendini ilan ediyordu. Beyhudedir diyordu, bütün bu ıstıraplar, unutmalar ve hatırlamalar, ben varken hepsi beyhudedir!
Dergah Yayınları 11. Baskı, 116-117. sayfalar - #alıntı Bu daima böyledir.Hadiseler kendiliğinden unutulmaz.Onları unutturan,tesirlerini hafifleten,varsa kabahatlilerini affettiren,daima öbür hadiselerdir
- Bağıran insan sesi beni öyle korkutuyor ki...Hele hiddetin değiştirdiği insan yüzü! Öyle kendinden çıkıyor, öyle katılaşıyor ki insan... Dünyada bundan kötü, iğrenç bir şey olamaz
- ... Çünkü suyun sesi, aşkın, ihtirasın sesinden kuvvetlidir. Karanlıkta su sesi insanın içindeki ölüm mayasının dilini konuşturur.
- Fakat Mümtaz o yaz, insan ruhunu olduğundan çok hür sanıyordu. Her an kendimize sahip olabileceğimize inanıyordu. Bu demektir ki, hayatın gafiliydi.
- Bazı kapıların bize kapalı görünmesi, önünde değil, arkasında bulunduğumuz içindir.
- Meyhane, ağzına kadar doluydu. Herkes şarkı söylüyor, gülüyor, konuşuyordu. Yakınlarda gelmiş ve birdenbire meşhur olmuş bir Yunan opereti trupunun ağzından toplanmış birkaç şarkı her masadan ayrı ayrı yükseliyordu. Dostlarıyla gelmiş işçi kızlar, evlerinden, o gece beraber eğlenmek için alınmış fahişeler, bekar memurlar, bilmediğimiz ihtisaslarıyla gündelik hayatımızı yapan elleri nasırlı vardakosta işçiler, hepsi kendi insanlık yükleriyle, ayrı ayrı diyarlardan gelmiş küçük kervanlar gibi buraya, alkolün su başına, bu hep bir arada paylaşılan acayip inzivaya konmuşlar, mizaçlarının ve talihlerinin kendilerine emrettiği susuzluğu-kimi unutmak, kimi hüzünlü hatırlama, kimi hayvani hazlar-kandırmaya çalışıyorlardı.
- Nuran düşünüyordu: "Acaba şimdi böyle adamlar var mı?"
- Ne kurtarıcı düşüncenin, ne de ermenin kapısı kapanmayacağına, Allah'a giden yollar daima açık olduğuna göre, olması lazım.