- ''Zaman'' denen şeye inanır kendisine son kararını verdirecek birtakım tesadüfleri beklerdi. İradesinin üstünde yarın dediğimiz o sihirli imkan, onun verdiği hayat iştahı, onun içimizde yarattığı mucizeli iklim vardı...
- Behçet Bey, her şeye rağmen yaşıyordu ve yaşayacaktı. Ne olursa olsun, hayat güzel bir şeydi. Eski saatler bakılması, iyileştirilmesi lâzım gelen temiz yüzlü, iyi yürekli hastalardı ve kitaplar, iyi ciltlenince, birdenbire gençleşiyor, güzel giyinmiş kadınlara benziyorlardı...
- Onun için dünya ikiye ayrılıyordu. Halbuki kitaplar sevginin birleştirici bir şey olduğunu yazıyorlardı. Evet kitaplar ne derse desin, dünya ikiye ayrılıyordu: bir yanda annesi, kardeşi ve ona benzeyenler, bir yanda da bilerek veya bilmeyerek onların ıstırabına sebep olanlar vardı...
- "Sen cilt yapıyorsun, şiraze nedir bilirsin. Bizde insan şirazesiz kalmış. Hayat onun için ahenksiz, birbirini tutmayan, günün hayatına cevap vermeyen bir yığın ölü kıymetler tarafından idare ediliyor. Dünyaya baktığı zaman ayrı görüyor, kendi kendimize kaldığımızda ayrı düşünüyoruz. Yığınlarca tezat içinde yaşıyoruz..."
- Fakat bu kadar güzel bir şeyin içinde onunla beraber tükenmek mukadderse bundan ne diye kaçmalıydı..?
- Siz kâinatın etrafınızda dönmesini istiyorsunuz. Düşünmüyorsunuz ki hayat sizi mahrekinin dışına atmış. Hayat kimsenin etrafında dönmez, herkesle beraber yürür...
- Sevginin, merhametin eşiğini atlayanlar ıstırabın gömleğini de kendiliğinden giyinirler...
- 'Bu derinden kavuşmalar ve bırakınca duyulan hasret tek başına bir ömre sığmazdı. Bu ancak derin ve karanlık zamanda biz bilmeden, mevcut olmadan evvel hazırlanmış şeylerin neticesi olabilirdi. Tek başına tabiat bu yakınlığa varamazdı. Bir insan kendi içinde bir başka insanı bu kadar kuvvetle bulabilmek için, sade tesadüfler kafi değildi. '
- ' Suat oldum olası böyledir. Bir gün Boğaz'da hep beraber gezinirken bir köpek yavrusunu, şartlarına göre fazla mesut diye denize attı. Öyle güzel şeydi ki... Peki sebep... Sebep basit!... Bir köpek bu kadar mesut olmamalıymış.'
- Ona göre işlemeyen, kırılmış, bozulmuş, bir saat hastalanmış bir insana benzerdi. Tabiatında mazurdu. Fakat ayarsız bir saatin hiçbir mazereti yoktu.