- İnsanla ve kainatla barışık kalmak için onların bendeki çehresinin tam ve yerinde durması lazımdır. Halbuki cinayet, hatta en ufak haksızlık bu çehreyi bizde bozar. Kainatı inkar etmiş oluruz. Yahut kainat bizi kusar
- Yanmış zeytinyağ kokusu, Rumca şarkı, garson bağırışları, havada uçar gibi hazır tebessümler, alkol ve cıgara dumanı içinde bir köşeye büzüldü. Hiç eski Mümtaz değildi. Küçük, çok küçük bir şey olmuştu.
- Bunun gibi güzel, mutlak, mesut ve yüksek her şey insanın dışındaydı. Derin düşünce hepsini inkar ediyordu. Derin ve sağlam düşünce, bir tek noktaya bakardı: Ölüm! Veya başıboş çılgınlık, yani hayat!..
- Verdiğimiz bütün hürriyete rağmen, kadın kafasıyla çok oynuyoruz, hatta kadın değil, genç kız kafasıyla... Her gün hayata bir yığın mağdur atıyoruz! Nuran başını salladı: -Ne yaparsın, şimdi insanlar rahatı değil, kendi hayatlarını yaşamasını istiyorlar...
- Bütün fecaat, insanın, insanla karşılaşa karşılaşa, en sonunda kendisini tanımayacak hale gelmesi...
- O kadar çok insan tanıyordu ki... On beş gündür, ilk defa kendi arkadaşlariyle buluşacaktı; başkalarının aralarına katılmasından korkuyordu. -Ben müdafaasız adamım!-
- -Bir modern ressam bu kalabalığı hanların pencerelerinden hevenk hevenk sarkıtabilir! ve hiç de yanılmış olmaz! Fakat ne kadar gürültü?..-
- Bulaşık ve lağım sularının açıkta aktığı sokaklar, pislik içinde çok zalim ve tesadüfi bir ayıklanma ile büyüyen çocuklar, sonra onların biraz kanatlanınca baba evini susuz çeşme yalaklarına, kaldırımlara, köprü altlarına değiştirmesi.
- Talihimizin en hazin tarafı neresidir, biliyor musun Mümtaz? İnsanın yalnız insanla meşgul olması. Bütün bina onun üzerinde kuruluyor; dışarıda ve içerde. Farkında olsun olmasın, insan insanı malzeme gibi kullanıyor. Kinimiz, garazımız, büyüklük arzumuz, aşkımız, yeisimiz, ümidimiz hep onunla. Dilenciyi ve fakiri çıkar, merhamet ve gufran kalmaz, birdenbire fakirleşiriz. Hayır, insan insanla meşgul. İnsanoğlu insana yüklenerek yaşıyor. Hatta sanatkarlar bile; senin o evliya ruhlu dediğin insanlar bile. O gece Dede Efendi bize nasıl yüklenmişti? Şimdi son defa için dinlediğim keman konçertosunda Beethoven bana nasıl yükleniyor? Hatta onlar, ötekilerinden daha fazla. Çünkü üst üste kendi ruhlarının hastalıklarını bize aşılıyorlar. Sen bile. Mümtaz. Haline bakmadan neler söylüyorsun, hem de o acayip üslubunla?..
- -Pörsümüş yüzünde gözleri, dağ kenarlarındaki pınarlara benziyor.-