- Hayır, Allah'tan bir şey istemeyecekti artık. Onu kaderiyle veya ömrünün arızalarıyla karşılaştırmayacaktı. Çünkü istediği şey olmazsa kaybı iki misli olacaktı. (Sayfa: 48)
- Gül nerde, bülbül nerde Gülün yaprağı yerde (Sayfa: 55)
- ''Her cins hadise bir başka türlüsünü davet eder. Demek ki sade ıstıraplarımız, üzüntülerimiz değil, tesellileri, mukavemet çareleri de miraslarımızın arasında...'' (Sayfa: 58)
- Kim bilir böyle ısrarla baktığı bu kaldırım taşlarında hayatın hangi parçasını görüyor? (Sayfa: 62)
- ''Al, yakala, dört tarafından sar, nefes aldırma! Fakat kat'iyyen isteme...'' (Sayfa: 108)
- O günün hatırası onun hem bağrında saplı hançeri, hem ömrünün som altından bahçesiydi. (Sayfa: 139)
- Mümtaz için kadın güzelliğinin iki büyük şartı vardı: Biri İstanbullu olmak, öbürü de Boğaz'da yetişmek.
- Ayar,saniyenin peşinden koşmaktır.
- Bilhassa bizim icadımız olan saatli jartiyerler bütün dünyada rağbet kazandı.Siz bu jartiyerlere pek itiraz etmiştiniz.Ancak müzikhollerde kullanılır,diyordunuz.Halbuki şimdi İstanbul'da böyle saatli jartiyer taşıyan binlerce hanım var.Dünyanın en zarif hareketleriyle yolda eteklerini kaldırıp saatlerine bakıyorlar...
- Bırak doktor şu psikanalizi. Allah belasını versin! Biz şimdi rakı içiyoruz.