- "Öğretmenin derse başlaması gibi kolay gelir ölü bedenlerle karşılaşmak. Adamın dağılmış beynine bakar, sonra da gider yemeğini yersin." Söylediklerinin bir kısmını yapmaya başlamıştım aslında, dün geceki gibi cinayet mahallinden çorba içmeye gittiğimiz çok olmuştu, ama hiçbir zaman derse başlayan bir öğretmen gibi hissetmemiştim kendimi kurbanların başında. Cinayetlerin eğitici bir tarafı olsa da ölüm her zaman trajikti. Daha da korkuncu bulaşıcıydı, kendinizi asla ondan koruyamıyordunuz. Dün gece de bizim Ali'ye bulaşmıştı, öyle bir amansız ikilem koymuştu ki çocuğun önüne, öldürmese ölecekti.
- Kabuslarla başa çıkabilmenin tek yolu onlarla uyanıkken karşılaşmaktı.
- Azrail'e koz vermek istemiyorsan, sevdiklerinin sayısını az tutacaksın bu dünyada. Ne kadın, ne çocuk. Öyle geldik bugüne kadar.
- Hayat çok merhametsiz Başkomiserim, patron değişir, iş değişmez.
- İstanbul'un tarihiymiş, kültürüymüş, güzelliğiymiş, bunların umurunda değil. Durmadan turistik oteller yapıyorlar, çirkin köprüler, iğrenç gökdelenler... Tek dertleri daha çok rant, daha çok vurgun, daha çok avanta...
- Aşk, yaşamı; cinayet, ölümü sıradanlıktan kurtarır.
- Ama olmuyor işte, geçmiş adım adım takip ediyor insanı. Vakti, saati gelince de sen hazır mısın, değil misin diye sormadan çıkıyor karşına.
- Gülümsedim, yalan değil sahicisinden, kim ne derse desin güzel kadınlar iyi duygular uyandırıyordu insanda.
- Saklayacak değilim, kaybetmiş insanları, kazananlardan daha yakın bulurum kendime. Onların yaşadıklarında çok daha fazla merhamet vardır, çok daha fazla acı.
- Evet, bu memlekette kadınların eti de, canı da sudan ucuz. Bu memlekette kadınlar, erkeklere kurban diye sunulmuş, hem zevklensinler hem işlerini gördürsünler hem de öldürsünler diye...