- "Şizofren nasıl bir şey?" diye sordu Caine tedirgin şekilde. Kardeşine bunu daha önce hiç sormadığını düşündü bir yandan da. "Nasıl hissediyor insan kendini?"
Jasper omuz silkti. "Hiçbir şey oluyormuş gibi hissetmiyorsun. Yanılsamalar gerçek gibi. Doğal hatta olması gerektiği gibi. Sanki hükümetin düşüncelerini okumaya çalışması dünyanın en mantıklı ve doğal şeyiymiş gibi geliyor, ya da en yakın dostunun seni öldürmesi falan." Bir an sustu kaldı. "Bu yüzden çok korkutucu." - "bir toplulukta 23 kişi varsa, bu 23 kişiden herhangi ikisinin doğum gününün aynı olmasının olasılığını (burada doğum gününü yıldan bağımsız olarak sadece gün ve ay olarak düşünüyoruz 18 kasım gibi) yaklaşık %50 olarak, eğer 57 kişi varsa aynı olasılığın %99 civarında oluduğunu söyleyen problemdir.
"öyle bir topluluk düşünün ki; bu topluluk içerisinde doğum günü aynı olan iki kişiyi kesinlikle bulabileyim" sorusunun cevabı 366 dır. bir yıl 365 gün olduğundan dolayı bir yıldaki gün sayısından bir fazla kişiyle istenilen şeyi kesinlikle sağlarız. peki nasıl oluyor da %100 için 366 kişi gerekirken, 57 kişi ile %99 luk bir olasılıktan bahsedebiliyoruz.
bu sorunun yanıtı, arkasında güçlü bir olasılık teorisi olan "doğum günü paradoksu" ile verilebilir. hesaplamaları basitleştirmek amacıyla, probleme herhangi 2 kişinin aynı günde doğmuş olmasının olasılığı yerine, farklı günlerde doğmuş olması olasılığı üzerinden yaklaşılabilir. topluluktaki herkes yılın 365 gününden birinde doğduğuna göre, herhangi 2 kişinin aynı günde doğmuş olma olasılığı 1/365=0,0027 (on binde 27), aynı günde doğmamış (yani, iki kişinin de farklı günde doğmuş olması) olasılığı ise 364/365=0,9973 tür. buradaki yaklaşık binde 3 lük olasılığın aynı zamanda, topluluktaki herhangi bir kişi ile aynı günde doğmuş olma olasılığını da ifade ettiğini belirtelim. benzer şekilde, 3 kişiden 2 sinin aynı günde doğmuş olması olasılığı [(364/365)(363/365)]=0,0082 (binde 8) 4 kişiden 2'sinin aynı günde doğmuş olması olasılığı [(364/365)(363/365)(362/365)]=0,0164 (yüzde 2) 23 kişiden 2 sinin aynı günde doğmuş olması olasılığı [(364/365)(363/365)(362/365)...(343/365)]=0,5073 (yüzde 51), 57 kişiden 2 sinin aynı günde doğmuş olması olasılığını da [(364/365)(363/365)....(309/365)}=0,9901 vb. şeklinde olarak hesaplanabilir.
görüldüğü gibi, 23 kişinin bulunduğu bir ortamda yaklaşık yüzde 51 olasılıkla 2 kişinin doğum gününün aynı olması beklenir. buna karşılık, yüzde 99'dan fazla bir olasılıkla 2 kişinin doğum gününün aynı olması için ise en az 57 kişilik bir grubun olması gerekir. diğer bir deyişle, 57 kişilik bir grupta 2 kişinin doğum gününün aynı olması olasılığı yüzde 99,01' dir. bu problemin paradoks şeklinde adlandırılmasının sebebi ise; gerçekten mantıksal bir açmaz sunması değil, insanların büyük bölümünün önsezilerinin matematiksel bir gerçekle çelişmesidir. ilk bakışta, pek çok kişi 23 kişiden oluşan bir toplulukta herhangi 2 kişinin aynı günde doğmuş olması olasılığının yüzde 51 olabileceğine pek inanmamaktadır. benzer şekilde, 25 kişinin bulunduğu sınıfta 2 kişinin doğum gününün aynı olması olasılığı yüzde 56,87; 30 kişilik sınıfta yüzde 70,63; 35 kişilik sınıfta yüzde 81,44; 40 kişilik sınıfta yüzde 89,12; 45 kişilik sınıfta yüzde 94,10; 50 kişilik sınıfta yüzde 97,04; 55 kişilik sınıfta yüzde 98,63; 60 kişilik sınıfta yüzde 99,41, 65 kişilik sınıfta yüzde 99,77; 70 kişilik sınıfta yüzde 99,92, 75 kişilik sınıfta yüzde 99,97 ve 80 kişilik bir sınıfta yüzde 99,99 vb. olarak bulunabilir. bütün bu hesaplamalarda, doğumların yıl içerisinde normal dağılıma sahip olduğu varsayılır. söz konusu sonuçlara, 365 in, n'li permütasyonunun 365'in n inci üssüne bölümünün 1 den çıkarılmasıyla da ulaşılabileceğini ekleyeyim. ayrıca, yaklaşık olarak aynı sonuçlara 364/365 üzeri nin 2 li kombinasyonunun 1 den çıkarılmasıyla veya 364/365 üzeri n(n-1)/2 değerinin 1 den çıkarılmasıyla da ulaşmak mümkündür. görüldüğü gibi; olasılık ve istatistik, sayıların veya verilerin bulunduğu her alanda ve hayatın içinde olan bir bilim. görebilene, uygulayabilene ve iş sonuçlarına yansıtabilene şapka çıkarıyorum." - "... Bedenini değil ama zihnini kurtarabilirdi. Kendini HerAn'a bıraktı, burada zaman zaten soyut bir kavramdı. Şimdi'ye, geçmişe ve geleceklere bakınca bu sefer farklı bir şey sezdi.
Bu sefer tek başına değildi.
.....
Bir kadın var. Hem genç, hem de çok ama çok yaşlı. Göremediği halde onun güzel olduğunu biliyor. Onun gibi, Kadın'ın da bilgisi sonsuz. Ama Caine'in aksine kadın O'nun içinde, O'nun ruhuna akıyor.
Birden Caine her şeyi anlıyor.
Kadın- Anlıyor musun?
Caine- Evet. Gelecek, onu görene kadar şekilsizdir. Bir parayı havaya attığında iki olası gelecek vardır, birinde para yazı gelir, diğerinde tura; ama sen görene kadar ikisi de değildir.
Kadın- Evet. İşte bu yüzden partiküller aynı anda her yerdedir, çünkü aynı anda tüm geleceklerdedirler.
Caine- Ama bu Laplace'ın Şeytanı ile ters düşüyor. Laplace, Şimdi'de her şeyi bilirsen, geçmişte ve gelecekteki her şeyi bilebileceğini söylüyor. Laplace'ın teorisi doğruysa o zaman gelecek önceden belirlenmiş -tekil- ama gelecek tekil değil, sonsuz.
Kadın- Laplace'ın teorisi tamamlanmamış. An'ın geçmişi için doğru, ama geleceğini kapsamıyor.
Caine- Laplace'ın Şeytanı geçmişteki her şeyi biliyor, çünkü geçmiş hep tekil, çünkü tüm ayırımlar hep ileri doğrudur. Ama Laplace'ın Şeytanı tam olarak geleceği bilemez, çünkü birden fazla var. Laplace'ın Şeytanı tüm olası gelecekleri bilir.
Kadın- Evet. An'ın geleceği olasılıklıdır. Şimdilerin hepsini çok belirgin bir şekilde gördüğün için tüm olası gelecekleri görebilirsin, ama bunlar sonsuz. Gerçek, düşüncenin bir yansımasıdır, her öne atılan dalda kendi gerçeğini seçersin, çünkü hangi An'ı düşünmek istediğini seçersin.
Caine- Anlıyorum. Bu yüzden HerAn'ı gözlerim açıkken göremiyorum, çünkü evreni görürken Şimdi'ye kilitleniyorum ve olası gelecekleri göremiyorum.
Kadın- Evet.
Caine- Ama...neden ben? Neden ben Şeytanım? Neden başkası değil?
Kadın- Bu da olasılık ile ilgili, aynen çan eğrisi gibi. Herkeste şeytana özgü güçler var aslında. Bazılarının güçleri zayıf, bazılarınınki güçlü. Çok az kişide hiç yok, bu yüzden de birkaçında hepsi olmalı. İşte bunlar da şeytanlar.
Caine- Eğer herkeste bir nebze yetenek bile olsa, bir şeyler varsa, ben neden HerAn'da başkalarını bilmiyorum.
Kadın- HerAn onların bilinçaltında var. Görebiliyorlar, ama anlayamıyorlar. Bazen bir yankı olarak var sadece.
Caine- Bir olayı önceden yaşamışsın veya görmüşsün gibi hissetmek gibi mi?
Kadın- Evet. Bu, An'ın geçmişinde görüldüğü şekliyle olası geleceklerden biri. İnsanlar gördükleri geleceklere giden yolu her zaman izlemezler. Ama izlerlerse ve bu gerçekleşirse, bu bilinçte birden ortaya çıkar; işte deja vu denilen şey de budur.
Caine- Herkesin farklı yetenekleri var demek.
Kadın- Evet, bazılarınınki zayıf, bazılarınınki güçlü. Zayıf olanlar ileriyi göremezler. Olası gelecekleri göremedikleri için hareketlerinin sonuçlarını tahmin edemezler. Hayat boyu kör ve aptalmış gibi yaşarlar. Kararları gelişigüzeldir, kararlarının sonuçları da öyle.
Güçlü yeteneği olanlar çoğu şeyi görebilirler, ama gördükleri bilinçaltındadır. İyi fikirlerine ?öngörü', ?içgüdü' ya da ?bir duyguya kapılmak' derler. Aslında bu fikirler HerAn'da gördükleri olası geleceklerden kaynaklanır. HerAn'da herkes için mükemmel ve mutlu gelecekler vardır.
Güçlü yetenekleri olanlar, gelecekteki kendilerinin kararlarına uyarlar ve aynı şeyleri yaparlar. Bu nedenle de kararları doğrudur, bilinçaltlarında bu kararların doğru olduğunu, onlara mutluluk getireceğini bilirler bir şekilde.
Caine- Benim gibi başkaları var mı? Başka şeytanlar var mı?
Kadın- Evet. An'da daha çok şeytan vardır. Socrates, Büyük İskender, Julius Sezar, Moliere, Napolyon Bonaparte, Herman van Helmholtz, Vincent Van Gogh, Alfred Nobel. Hepsi birer şeytan.
Caine- Hepsinin de benim gibi epilepsisi vardı. Zaten nöbetler de HerAn'ın bize yüklendiği anlar.
Kadın- Evet. HerAn'ı gören Şeytanlar, An'da acı çekerler.
Caine- An'da ne yapmam gerekiyor?
Kadın- Ne istersen onu. Kendi geleceğini seçme ve böylelikle çevrendekilerin de geleceğini değiştirme olasılığın var.
Caine- Ama hangi kararların doğru olduğunu nereden bileceğim? Her şey bir diğerine bağlı. Benim için doğru olan bir şeyi seçip, başkasına zarar verebilirim.
Kadın- Kararlar doğru veya yanlış değildir. Kararlar karardır. Sen, sana göre en iyisini seç.
Caine- Ama nasıl seçeyim?
Kadın- O sana bağlı." - ...garson kadın konuşmaya başlayınca bu sesin kadının ayak sesleri olduğunu anladı.
"Birer tane daha alacak mısınız?"
"Biraz sonra gelsen?" dedi Doc. "Bir şeyin tam ortasındayız da."
"Tabii."
Birden karanlık dağılmaya başladı, sanki biri yavaşça ışıkları yakıyordu. Caine gözlerini hala kapalı tutsa da görebiliyordu. Gözlerinin önünde bir tek görüntüler değil, bilgi de vardı.
...
Garson kızıl saçlı, derin dekoltesi olan siyah bir bluz giymiş, aşırı makyaj yapmış bir kadın. Adı Allison Gully. Herkes ona Ally diyor. Nick Broughton'ın kendisine vurduğu yerde kalan izi kapamak için koyu bir göz makyajı yapmış. Aslında onu terk etmek istiyor, ama korkuyor.
Caine'ın masasındakiler içecek bir şey istemedikleri için bara dönüyor ve Tim Shamus ile flört ediyor. O buralarda yeni, kadın da hoş olduğunu düşünüyor. Tim o gece eve gidince kadınla olma hayalleri kuruyor. Evde volta atıyor. Sonunda sabah dörtte yatıyor. Kalktığında güneş çoktan ağırmış.
Tim geç kalıyor. Arabasına koşuyor. Siyah bir 89 Ford Mustang kullanıyor. İşe giderken kırmızı ışıkta geçerek Marlin Kramer'ın geçmesini engelliyor. Marlin çok kötü bir gün geçiriyor. Tim'e korna çalıyor ve kızarak yanlış yola dönüyor. Trafiğe takılıp, Houston'a gitmek üzere bineceği uçağı kaçırıyor. Matt Flannery bekleme listesinde ve Marlin'in yerini ona veriyorlar, o da Lenore Morrison'ın yanına oturuyor. Uçuş boyunca konuşuyorlar. Uçak inince adam kadının numarasını istiyor. Onbeş yaşında Derek Cohen'le sinemada öpüştüklerinden bu yana ilk defa yüzü kızarıyor kadının.
Matt ve Lenore üçüncü kez görüştüklerinde sevişiyorlar. İlk birkaç seferinde prezervatif kullanıyorlar ama sonra kullanmıyorlar. Ne yazık ki güvenli değil kullanmamaları, çünkü Lenore HIV pozitif. Matt'te AIDS çıkıyor. O da tek başına bir hastane köşesinde ölüyor. Aslında Beth Peterson'la evlenip iki çocuğu ve üç torunu olabilirken.
....
ya da
....
Caine bir içki ısmarlıyor. Ally bir sipariş aldığı için on saniye geç gidiyor bara. Giderken Aidan Hammerstain ve Jane Berlent ona işaret edip iki içki ısmarlıyorlar. Ally Tim'e acele edip iki içki hazırlamasını söylüyor. Flört edecek zamanları yok. Ally hem Caine'in içkisini, hem de Aidan'ın ve Jane'in içtikleri Alabama Slammerları getiriyor. Alkol Jane'i sarhoş ediyor. Feci sarhoş oluyor. Eve gitmektense Aidan'la dolaşmaya karar veriyorlar. Zaten bugün kadının doğum günü. Yirmibeşine basmış.
O içmeye devam ediyor.... Tim Shamus saat 2'de yatıyor ve zamanında kalkıyor, Marlin Kramer uçağa yetişiyor... Jane eve giderken bir Korelinin dükkanında durup bir paket Marlboro Lights alıyor. Bu yirmibir yaşından beri içtiği ilk sigara. O zaman aşırı yemek yiyip üstüne sigara içtiğinde kusmuş ve bir daha içmeyeceğine yemin etmiş. İçmiyor da zaten. Doksanyedi yaşına kadar yaşıyor. Seth Granberg altı torunu arasında en sevdiği, o da Jane'in cenazesinde ağlıyor... ama şimdi yirmibeş yaşında sigara içiyor. Tadı gecenin serin havasında çok hoş geliyor. ?Neden bıraktım acaba?' diye geçiriyor içinden. Bir daha asla bırakmıyor. Aidan dumana katlanamıyor. Bu da kavgaya neden oluyor. O da sekreteri Tammy Monroe ile ilişki yaşıyor. Jane'den ayrılıyor. O psikoloğa gidiyor. Adam zoloft yazıyor. Bu bir işe yarıyor ama kadını iyileştirmiyor. Otuzuncu yaş gününde yirmi hapı yutup üstüne tekila içerek kutlama yapmaya karar veriyor. Cesedi, komşusu bir koku olduğundan şikayetçi olduğunda, iki hafta sonra bulunuyor
....
"Dur!" Caine neredeyse nefes alamıyordu. Hemen gözlerini açıp garsona baktı. Ally, adı Ally onun- hortlak görmüş gibi bakıyordu.
"Bir şey mi istedin?" diye sordu Ally.
Caine kadının omzunun üstünden sarışın bir adamın (Aidan) garsonu çağırmaya çalıştığını gördü. Caine dondu kaldı, ne yapacağını bilemedi. Bir şeyi değiştirdiğini biliyordu. Eğer geri dönerse ne olduğunu/olacağını bilecekti Ally, Tim, Marlin, Matt, Lenore, Aidan, Jane ve Tammy'ye. Ve bu sekiz kişinin hayatlarının kesiştiği diğerlerine. Ayrıca, olası/olası olmayan çocuklarına da. Arkadaşlarına da neler olduğunu. Ve-
"Tatlım iyi misin?" diye sordu garson yine.
"Ben..ben..ah.." Caine konuşamıyordu. Birden çevresini sardı koku - insan atığı, çürümüş et ve kusmuk, kurtçuklar ve çürümüş meyveler. Caine'ın gözleri kayarken öne doğru düştüğünü hissetti. Masaya başını çarpacağı için kalktığında başının ağrıyacağını anladı. Ama bu umrunda değildi, bilinçsizlik son sürat ona doğru uzanan kurtarıcı bir el gibiydi.
Arkadaşlarının endişeli seslerini duydu. Jasper, Nava, Doc. Sesleri zihninde yankılandı. Sonra benliğindeki her bir nöron buna karşı haykırdıysa da, yine görmeye başladı. Gözleri hala kapalıydı, ama görüntüler korkunç bir film gibi gitmedi gözlerinin önünden.
....
Yaşıyorlar. Acı çekiyorlar. Ölüyorlar.
Bir daha ve bir daha. Caine görmekten kaçınamıyor.
Her şey, her şekilde olmaya devam ediyor. An'da neredeyse dokuz saniye boyunca çığlık attığını biliyor. Bu da An'da sonsuzluk gibi geliyor ona.
Ama yeni bir şey de öğreniyor.
Sonsuzluk ne kadarmış onu da öğreniyor. - Daha önce hiç silah kullanmamıştı, ama bu onu endişelendirmiyordu. Resim çekmek gibiydi bu iş. Odakla ve bas. Aralarındaki tek fark, bir Nikon kamera 9 milimetrelik bir Lorcin L gibi tepmezdi.
- Bir sabah, yıllardır görmediğiniz bir arkadaşınızı düşünerek uyandınız. Bir saat sonra, onunla sokakta karşılaştınız. Sizce bu sadece bir tesadüf mü, yoksa çok daha farklı bir anlamı olabilir mi? Siz hiç Lotoda büyük ikramiyeyi kazanmadınız. Ama birileri kazanıyor. Hem de sürekli! Onlar sizden daha mı şanslılar?
Şans nedir gerçekten? içinizde bütün parayı kırmızıya yatırmanız gerektiğini söyleyen bir his var. Bu his bir öngörü müdür? Yoksa daha fazlası mı? Yolda gidiyorsunuz. Kafanızı çevirip yandaki küçük parkta baktınız ve bir anda bu anı daha önce de yaşamış olduğunuzu hissettiniz. Evet, Deja Vu. - Tuhaf, tüm duyuların merkezi olan beyin, acı hissetmeyen tek organdır.
- "Satranç hayat gibidir David," demişti babası. "Her parçanın kendi işlevi vardır. Bazıları zayıftır, bazıları ise güçlü. Bazıları oyunun başında işe yarar, bazılarysa sonunda. Ama kazanmak için hepsini kullanmak zorundasın. Aynen hayatta olduğu gibi, satrançta da skor tutulmaz. On parçanı kaybedip, yine de kazanabilirsin oyunu. Satrancın güzelliği budur işte. İşler her an tersine dönebilir. Kazanmak için yapman gereken tek şey tahtanın üzerindeki olası hamleleri ve anlamlarını iyi bilmek ve karşındakinin ne yapacağını kestirebilmek."
- Tuhaf, tüm duyuların merkezi olan beyin, acı hissetmeyen tek organdır.
- "Satranç hayat gibidir." Her parçanın kendi işlevi vardır. Bazıları zayıftır, bazıları ise güçlü. Bazıları oyunun başında işe yarar, bazılarıysa sonunda. Ama kazanmak için hepsini kullanmak zorundasın. Aynen hayatta olduğu gibi, satrançta da skor tutulmaz. On parçanı kaybedip, yine de kazanabilirsin oyunu. Satrancın güzelliği budur işte. İşler her an tersine dönebilir. Kazanmak için yapman gereken tek şey tahtanın üzerindeki olası hamleleri ve anlamlarını iyi bilmek ve karşındakinin ne yapacağını kestirebilmek. Satranç hayat gibidir...