- Ne isteyeceğinizi kontrol edemezsiniz. Her davranışınızı önceden belirleyen arzularınız ruhunuzun o kadar derinlerine işlemiştir ki, onlara dikkat bile etmezsiniz. Ve bu da sizi mükemmel bir köle yapar.
- Şans nedir gerçekten? İçinizde bütün parayı kırmızıya yatırmanız gerektiğini söyleyen bir his var. Bu his bir öngörü müdür? Yoksa daha fazlası mı?
- "Etrafımdaki insanların birinin bile gerçek olup olmadığını bilmek olası değil. Tek bildiğim, onları algıladığım. Ve algılar -bir milyon insanı birlikte algılasam bile- bana zarar veremez!"
- "Eğer, o zaman, gerçek bir varlığın olduğunu ve yokluğun hiçbir gerçek varlığı üretemeyeceğini biliyorsak, bu ezelden beri bir şeyin olduğunun bariz bir gösterimidir; ezelden beri olmayanın bir başlangıcı olduğuna ve başlangıcı olanın da başka bir şey tarafından üretilmiş olması gerektiğine göre, mantığımız bizi bu kesin ve bariz gerçeğin bilgisine götürür. Ebedi, her şeye gücü yeten ve her şeyi bilen bir Varlık olduğuna..."
- "Her şey içinde karşıtının en azından tohumunu barındırır: Kış yaza dönüşür; yukarıya çıkan her şey aşağıya inmek zorundadır. Tıpkı sıcak olmadan soğuğun, aydınlık olmadan karanlığın olmayacağı gibi."
- "Senin elektromanyetik alanın o kadar güçlü ki, zihninin dışına biyoelektromanyetik radyasyon yayıyor. Bu da diğer insanların elektromanyetik alanlarında zincirleme tepkime yaratarak senin duygularının onlarınkilerin yerini almasını sağlıyor. Ve elbette iradelerinin de."
"İradeleri mi?"
"Görmüyor musun? İrade arzular tarafından kontrol edilir. Ve arzu da senin tarafından." - "Satranç hayat gibidir David," demişti babası. "Her parçanın kendi işlevi vardır. Bazıları zayıftır, bazıları ise güçlü. Bazıları oyunun başında işe yarar, bazılarıysa sonunda. Ama kazanmak için hepsini kullanmak zorundasın. Aynen hayatta olduğu gibi, satrançta da skor tutulmaz. On parçanı kaybedip, yine de kazanabilirsin oyunu. Satrancın güzelliği budur işte. İşler her an tersine dönebilir. Kazanmak için yapman gereken tek şey tahtanın üzerindeki olası hamleleri ve anlamlarını iyi bilmek ve karşındakinin ne yapacağını kestirebilmek."
"Yani bu geleceği tahmin etmek gibi bir şey mi?" diye sormuştu Caine.
"Tahmin etmek imkansızdır. Ama şimdiki zamanı çok iyi bilirsen geleceği kontrol edebilirsin." - "Eğer bu parayı havaya atarsam bunun yazı ya da tura gelmesi şansa bağlı değil mi?"
Nava başını salladı.
"İşte burada yanılıyorsun. Eğer bir parayı fırlattığımda bunu etkileyen tüm fiziksel faktörleri hesaplayabilseydik, örneğin elimin açısı, yerden yüksekliği, parayı fırlatmak için ne kadar güç kullandığım, rüzgâr veya hava akımı, paranın alaşımı falan gibi, o zaman yazı mı tura mı geleceğini yüzde yüz bilebilirsin. Çünkü bu para da, diğer her şey gibi, Newton'un mutlak olan fizik kurallarından etkileniyor."
Nava bu sözleri düşünürken bir sigara daha yakmak için durdu. "Belki tüm bunlar beni aşıyordur, ama David tüm bunları doğru hesaplamak olanaksız değil mi?"
"İnsanlar için öyle," dedi Caine. "Ama sırf biz faktörleri hesaplayamıyoruz diye bu parayı attığımda ne geleceğinin şansa bağlı olduğunu söyleyemeyiz. Bunun anlamı şu: Biz insanlar evrenin belli gerçeklerini ölçebilecek becerilere sahip değiliz. Yani, olaylar her ne kadar rastgele görünse de, tamamen fiziksel gerçeklerle koşullandırılmışlardır ve böyle belirlenirler.
Böyle düşünenlerin akımına Determinizm denir. Deterministler hiçbir şeyin belirsiz olmadığına inanırlar; her şey önceki bir sebebin sonucu olarak ortaya çıkar ama biz bu sebebin ne olduğunu bilemeyiz." - "Birden aklına çocukken sirke gidip filleri gördüğü ilk gün geldi. Üç tane fil vardı ve bu altı tonluk canlıların kaçmaması için ayaklarına ince birer halat bağlamışlardı sadece. Nava'nın aklı karışmıştı. Babasına neden hayvanların ipleri koparmadıklarını sorduğunu hatırlıyordu.
'Bu koşullanmaları ile ilgili bir şey,' diye açıkladı babası. 'Filler daha bebekken kalın demir zincirlerle bağlanırlar. O ilk aylar boyunca da ne kadar çabalarlarsa çabalasınlar, bu zincirleri kıramadıklarını görürler.'
'Ama bu ipler zincirlerden daha ince,' dedi Nava. 'Filler ipleri koparabilir.'
'Evet. Ama eğiticiler filler zincirlerini kıramayacaklarını öğrenene kadar ip kullanmazlar. Bak Nava, aslında o filleri orada tutan ipler değil, koşullanma. İşte bu yüzden bilgi önemlidir. Eğer bir şey yapabileceğini düşünürsen, aslında bu mümkün olmasa bile yapabildiğini görürsün. Eğer yapamayacağını düşünürsen, o zaman da çoğunlukla yapamazsın, çünkü yapmayı denemezsin bile.'" - Her seçimin olumsuz sonuçları olabilirdi. Asıl yapılması gereken, riski değerlendirmek ve en aza indirgemekti. Hiçbir zaman risk faktörü yok edilemezdi, tamamen yok edilemezdi. Böyle bir şey asla hesaplanamazdı. İşte hayatın en güzel tarafı da buydu; her şey olabilirdi. Her ne kadar olasılıksız olursa olsun olabilirdi. Olasılık dışı olan bir olay mutlaka olurdu.