- "Bu noktada Kubilay, şöyle bir soruyla Polo'nun sözünü kesiyordu ya da kestiğini hayal ediyordu, ya da Marco sözünün kesildiğini hayal ediyordu: "Hep başın arkaya dönük mü ilerlersin sen?" ya da "Gördüğün şey hep geride kalan mıdır?" ya da daha doğrusu "Yalnız geçmişe mi senin yolculuğun?"
- "Bir kente girer Marco; bir meydanda, birinin geçmişte kendisinin olabilecek bir yaşamı ya da bir ânı yaşadığını görür; çok zaman önce, zamanın içinde durmuş olsaydı, ya da çok zaman önce, bir yol sapağında, saptığı yola değil de onun tam karşısındakine sapsaydı ve uzun zaman dolaştıktan sonra dönüp o meydandaki o adamın yerinde durmuş olsaydı, orada, o meydanda o adam değil, kendisi olabilirdi şimdi. Marco, bu gerçek ya da kuramsal geçmişinin dışındadır artık; duramaz; kendisini bir başka geçmişinin, ya da bir olasılık, geçmişte onun olası bir geleceği olmuş ve şu anda bir başkasının şimdisi olan bir şeyin beklediği bir başka kente kadar devam etmelidir yoluna. Yaşanmamış gelecekler geçmişin dallarıdır yalnızca: kuru dalları.
- "Bütün yolculuklar geçmişini yeniden yaşamak için mi ?" diye sordu bu noktada Han. Şöyle de sorabilirdi aslında: "Bütün bu yolculuklar geleceğini yeniden bulmak için mi ?" Şöyle cevap verdi Marco: "Başka yer, negatif bir aynadır. Yolcu sahip olduğu tenhayı tanır, sahip olmadığı ve olmayacağı kalabalığı keşfederek."
- Benim efendim varolmayan biridir, bir zırhın içinde olmadığı gibi bir şarap şişesinin içerisinde de olmayabilir.
- Kentlerle ilişkimiz rüyalarla olduğu gibidir: hayal edilebilen her şey aynı zamanda düşlenebilir, oysa en beklenmedik rüyalar bile bir arzuyu ya da arzunun tersi, bir korkuyu gizleyen resimli bir bilmecedir.
- "Hangi liman büyük bir kütüphaneden daha güvenli bir biçimde açar sana kollarını?"
- "Sadece giriş cümlesi olan bir roman yazmak isterdim; okunduğu sürece başlangıcın gücünü yansıtan, beklentinin bir nesneye dayanmadığı bir roman."
- O, bu konuda hiçbir zaman kesin ayrıntı vermedi, aklına geldiği gibi öyküler uydurup durdu ve günün birinde nikelin oluştuğu dönemde, herkesin nikelden başka bir şeyden söz etmediği günlerin birinde, şöyle deyiverdi: "İşte ! O nikeldi, o oynadığım nikeldi!" Bunun için kardeşimin lakabı 'Nikel Rwzfs' kaldı. (Böyle demekle, onu nikele dönüştüğü için böyle çağırdıklarını sanmayın , çünkü bunu başaramamıştı , ne olsa biraz eblehti, mineral evresinden ileri geçemedi,işler başka türlü şimdi, bunu dürüstlük aşkıyla söylüyorum,kardeşim söz konusu olduğu için sanmayın, o her zaman biraz eblehti, ama metalik biçimde değil, daha çok jölemsi aşamada, zaten bir süre sonra pek erken yaşta, ilk oluşan yosunlardan biriyle evlendi ve hakkında bir daha hiçbir şey duymadık.)
- Umutsuzluğa kapıldım mı? Hayır, unutkanlık sıkıcıydı ama umarsız değildi. Ne olursa olsun, benim işaretimin orada öylece, sessizce beni beklediğini biliyordum. Oraya dönecektim, onu bulacaktım ve mantık yürütmelerimi sürdürecektim.
- Kötü geçen bir sahneden sonra perdeyi indiriyorsun, peki finalde ne oynarsın ?